kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Teknoloji
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 
Geniş kanatları boşlukta bembeyaz açılan büyük kapı...
ŞAKA - Gel tezkere gel
AB kültüründe uzlaşmak teslim olmak değildir

Geniş kanatları boşlukta bembeyaz açılan büyük kapı...

Artık "Nihayet Avrupalı olduk" kutlamalarını bırakıp, "Tam uyumu nasıl gerçekleştirebiliriz" sorusuna dönmemiz gerekiyor.
Öncelikle şunu vurgulamalıyız. Türk toplumundaki sağdan sola uzanan çeşitli görüş sahipleri arasında Türkiye'nin AB üyesi olma çabalarına karşı çıkan veya gelişmeleri kuşkuyla karşılayanların bulunması çok doğaldır. Bu sade demokrasinin bir gereği değildir. Aynı zamanda hem Türkiye hem de AB için, birleşme sürecinde ölçülerin kaçmaması açısından güvencedir de.
Neticede her görüşün arkasında belirli çıkarları temsil edilen toplum kesimleri bulunur. Örneğin tarım kesiminin AB ile birleşme sürecini kuşkudan öteye öfke ile karşılayacağını beklemeliyiz.
Bunun gibi asker ve sivil bürokratların, Türkiye'nin ideolojik devlet yapısını terk etmesi ve egemenliğinin belirli bölümlerini AB'nin ortak egemenlikler sepetine atması sürecinde mutsuz olacakları kesindir.
Aslında bunun alıştırmasını, yani egemenliğin sınırlarının daraltılmasını, AB'nin değil kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi'nin yargı organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuruyu kabul ettiğimizden beri yapmıyor muyuz? Türkiye'deki yargı erkinin kararlarını, AİHM yeniden yargılamıyor mu? Devlet, bunun sonunda tazminatlar ödemiyor mu? AB sürecinde bu ortak egemenlik sepetine atacağımız bölümler daha da artacak.
Siyasetçiler ve bürokratlar, karar alırken de konuşurken de daha önce iki kez yutkunma gereğini duyacaklar. Farklılıkları aşağılayan, ırkçılığı, köktenciliği, militarizmi, faşizmi, totaliterliği çağrıştıran sözler resmi ağızlardan çıktığı zaman, bu doğrudan bir "Avrupa Sorunu" haline gelecek.
Hatırlayın NeoNazi Haider seçim kazanınca Avusturya'nın nasıl izole edildiğini.
Ancak unutmayalım ki AB karşıtlığı, Türkiye'den çok daha fazla ve şiddetli biçimde AB ülkeleri içinde var. Bunlara Avrupa'da "Eurosceptics" deniyor. Neticede önce Fransa'da sonra Hollanda'da AB Anayasası, bu eğilimin güçlenmesi sonucunda reddedilmedi mi? Mesela AB üyesi ülkelerde kârsız KİT'lerin sürekli devlet tarafından sübvanse edilmesi yasak. Bu KİT'lerden birinde çalışıyorsanız ve AB kuralları gereği çalıştığınız şirket özelleştiriliyorsa, AB'yi sevebilir misiniz? Bu örneğin bir yansımasını son olarak Korsika'ya zararına sefer yapan Fransız denizcilik işletmesi çalışanlarının direnişinde görmedik mi? Ya da ete süte sübvansiyon kalkınca, çiftçilerin ineklerini Paris'in bulvarlarına yığdıklarını televizyon haberlerinde izlemedik mi? Bunun gibi eski İngiliz Başbakanı Bayan Thatcher de bir Eurosceptic değil miydi? Bakın hâlâ İngilizler Euro'ya geçmedi.
Hâlâ Schengen Vizesi'ni kabullenmediler.
Ancak Avrupa karşıtlarının varlığı, AB ile uyum kararı alan hükümetlerin kararlılıklarını terk etmelerine de neden olmuyor. Demokratik süreç içinde tepkiler seslendiriliyor ve bu arada ilerleme de gerçekleşiyor. Böyle olmasaydı yola altı üye ile çıkan Ortak Pazar, bugünün 25 üyeli Avrupa Birliği olabilir miydi? Fransız Dışişleri Bakanı Schuman 9 Mayıs 1950'de "Avrupa' da bir kömür ve çelik ortak pazarı kuralım" diye konuşma yaparken, bu konuşmanın yapıldığı tarihin ileride "Avrupa Günü" olacağını öngörebilir miydi? Bundan sonra geri dönüşü olmayan o büyük yolun biz de yolcusuyuz. Bunun gereklerini yapmak durumundayız artık.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Hani Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktu..   / 05-10-2005
 Siyaset ve diplomasi için açık eğitime yazıldık   / 04-10-2005
 Gerçeği yaratmak mı anlamak mı önemlidir?   / 03-10-2005
 Yeter artık temcit pilavını kendi kendinize yiyin!   / 02-10-2005
 Ezberi bozmak herkesin canını sıkmaz mı?   / 01-10-2005
 Kız sen Avrupa'nın neresindensin?   / 30-09-2005
 Ahmet Hakan bu defa hedefi yanlış seçti...   / 29-09-2005
 Doğalgazla çalışan teknoloji harikaları   / 28-09-2005
 Star TV'nin satışı üzerine medyada doğan yeni tablo...   / 27-09-2005
 "Padişahım"ı "Şivekârım" yaparsanız işin özü değişir...   / 26-09-2005
REHA MUHTAR
Sevindirik
Herkes bir sevindirik bir sevindirik...
EMRE AKÖZ
Yudum yudum dünya tarihi
Başlıktaki 'yudum'...
MEHMET BARLAS
Geniş kanatları boşlukta bembeyaz açılan büyük...
MAHMUT ÖVÜR
Belediyeler ve AB süreci
Türkiye 40 yıllık tarihi...
SAVAŞ AY
Mahya zamanı başladı oh ya!..
Şair Erdal...
HINCAL ULUÇ
İnsanların maç izleme özgürlüğü ve Vali!..
İstanbul...
BAYRAKTAR BAYRAKLI
Oruçla ilgili hükümler (1)
Sayılı günlerde...
Lig iptal olacak
Lig iptal olacak
Petrol Ofisi Spor Kulübü Başkanı Şahin Ulu, MHK seçimlerinin geçersiz...
Meclis'e dava açsın!
Meclis'e dava açsın!
Federasyon 2. Başkanı Mosturoğlu, "Ulusu'nun davasının kazanılmasına...
Bakan Gül çileden çıktı
TBMM'ye 3 Ekim'le ilgili bilgi verirken Baykal'ın tepkisi ile çileden...
'Bana kalsa Ruhban Okulu hemen açılır'
AB'nin her fırsatta gündeme getirdiği, 1971'de kapatılan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu