| |
Sezer'in dilinde tüy bitti ama
Cumhurbaşkanı Sezer her yıl 1 Ekim'de yasama yılının başlaması dolayısıyla Meclis'te yaptığı konuşmada Türkiye gündemine ayna tutuyor. Ancak birkaç konu var ki, 5 konuşmasının 5'inde de yer aldı: Zorunlu eğitimin uzatılması, dokunulmazlıklar ve seçim yasasının yenilenmesi...
Cumhurbaşkanı Sezer'in her yasama yılı başında Meclis'te yaptığı konuşma özel bir önem taşıyor. Çünkü seleflerinin aksine basın toplantısı düzenlemediği, medyaya demeç vermediği, hemen hiçbir konferans, seminer ya da sempozyumda kürsüye çıkmadığı için, görüşlerini sadece geleneksel 1 Ekim konuşmalarıyla öğrenebiliyoruz. Cumhurbaşkanı'nın -dünle birlikte- 5 yıllık konuşması bir bütün olarak değerlendirildiğinde, hep aynı sistematiğe dayandığı görülüyor: Güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmeler, Cumhuriyet'in temel ilkelerine ve kutsal duyarlılıklarına vurgular, el atılmamış reformlara göndermeler ve bir de her iktidarın özelliğine göre mesajlar... Örneğin 2000'deki konuşmasında "hukuk devleti"ne ağırlık verdi, Anayasa'da çağın değerlerini yansıtacak değişiklikler yapılmasını istedi. Dönemin iktidarına uyarıları da yolsuzluk ekseninde yoğunlaştı. Hem de hayli sert üslupla... 2001'de Sezer'in başlıca kaygısı yine yolsuzluklardı. 2003'te ise (2002'de erken seçim kararıyla Meclis feshedildiği için konuşma yapmadı) Çankaya gündemine "Etnik ve dinsel ayrışmaya yönelik hareketler"in girdiğini görüyoruz. 2004'te ağırlığı, o sırada Türkiye'ye yapıştırılmak istenen yeni etiket oluşturdu: "Ilımlı İslam." Sezer şöyle yüklenmişti o söylem sahiplerine: "İster ılımlı, ister köktenci olsun, din devletiyle demokrasi yan yana getirilemez. Türkiye için 'Ilımlı İslam', 'İslam Cumhuriyeti' gibi tanımlamalar asla kabul edilemez."
Seçim sistemi hep gündeminde Dün yaptığı konuşmada ise iki sürpriz dikkatimizi çekti: AB konusunu beklentilerin aksine ağırlık merkezi yapmaması ve özelleştirmelerde stratejik kuruluşların yabancıların eline geçmesinden duyduğu kaygı. İlkini bu gece Brüksel'den kötü bir haber beklememesine bağladık; ikincisini ise ABD ve Avrupa'da giderek güçlenen "Ekonomik milliyetçilik" dalgalarının Çankaya'ya da ulaşmasına... Tabii Sezer'in devletin başı olarak her konuşmasında yer verdiği "olmazsa olmaz"ları da var. İrtica tehdidi (bu yıl her zamankinden geniş bir bölüm ayırdı), bölücü tehdit, çağdaş eğitim, yargı bağımsızlığı gibi. Ancak özellikle üç konuyu, her yıl tekrarlamaktan dilinde tüy bitti: Zorunlu eğitim süresinin uzatılması, dokunulmazlıkların daraltılması ve seçim sisteminin değiştirilmesi. 2001'de " Siyasi partiler ve seçim yasaları günün koşullarına göre değiştirilmeli" uyarısını Ecevit hükümeti de, Meclis'te önemsemedi, bedelini ağır ödedi. Üç yıldır da bu iktidara ve Meclis'e çağrı yapıyor: "Siyasal partiler ve seçim yasalarında, Türkiye'yi çağdaş demokratik yapıya kavuşturacak değişiklikler ivedilikle gerçekleştirilmeli." (2003) "Siyasal partiler ve seçim yasalarının katılımcılığı temel alan yapıya kavuşturulması için gerekli düzenlemeler bir an önce yapılmalı." (2004) "Yönetimde istikrar ve temsilde adalet ilkelerinin kabul edilebilir denge içinde seçim sistemine yansımalı." (2005) Dinleyip dinlememek iktidarın ve parlamentonun bileceği iş. Yalnız birşeyi unutmasınlar: Bu sistem kalırsa, günümüz milletvekillerinin çoğu Sezer'in 2006'daki yasama yılını açış konuşmasını, Meclis'ten değil TV'lerden dinlemek zorunda kalabilir. Tıpkı bir önceki Meclis üyelerinin dün yaptıkları gibi...
|