| |
Harbiyeliler'e ilk ders
Şimdi söz edeceğim haberi gördüğümde, henüz Yıldız Teknik Üniversitesi'nin "akademik yeni yıl" açılış konuşmasını emekli orgeneral Hurşit Tolon'un yaptığından haberdar değildim. Salı günkü gazetelerde Harbiyeliler'e yeni eğitim-öğretim yılında ders veren sivil hocanın söylediklerine gözüm ilişmişti... Meğer Harbiyeliler'e dersi veren sivil profesör, aynı zamanda orgeneral iken doktora yapan Hurşit Tolon'un danışmanıymış...Aralarında kuvvetli bir "akademik" bağ var. Sivil hoca, Harbiyeliler'e "Türkiye'de ulus-devlet olmanın önemi" üzerine bir ders vermiş ve "laik-demokratik cumhuriyetin" ulusal yönünün "bilinen odaklarca" aşındırılmaya çalışıldığını söylemiş... Kendine göre oluşturup saydığı bu "odaklar" arasında "İkinci Cumhuriyetçiler" de var... Ulus-üstü bir örgütlenme olan AB'ye tam üye olabilmek için bunca zahmet çekilirken Harbiyeliler'e "ulus-devlet" dersi verip, Türkiye'nin "insan-odaklı" bir rejime sahip olarak özgürleşip zenginleşmesini isteyen "İkinci Cumhuriyet"e saldırmanın mantığını kavramak pek kolay değil.
Harbiye'nin açılışının yapıldığı pazartesi günkü Sabah gazetesinde Mahmut Sancak'ın yaptığı "Haftanın Dosyası" limanları konu almaktaydı... Dosyanın başlığı da "Limanların kadar globalsin" cümlesini taşımaktaydı...Limanların durumu yeryüzü ile ilişkinin yoğunluğunu gösteriyor... Türkiye'de 300 liman ve kıyı tesisi varmış... Bunların toplamından geçen mal ise yılda 150 milyon ton kadar... Bir tek Singapur Limanı'ndan yılda yüklenip boşaltılan mal ise 393 milyon ton... Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye'nin toplam limanları bir Singapur limanı kadar etmiyor...Ama çocuklarımıza "ulus-devlet" propagandası yapmaya devam ediyoruz... Liman zafiyetini gidermedikçe ulus-devlet propagandası ne işe yararsa...
Türkiye'de sadece İzmir, Haydarpaşa ve Mersin limanlarının demiryolu bağlantısı var... Diğerlerinde yok...Tren yoluna bağlanmayan bu kadar çok limanı olan ülke Türkiye... Bunlar neden hiçbir zaman "ulus-devlet"in konusu olmaz ki? Liman yapıp, ona bağlı demiryolu yapmamak kimin aklı acaba?
Türkiye'de siyasal palavralar ve gittikçe ucuzlayan iktidar kavgaları süredursun, küreselleşmenin yeni sembolünün "konteyner" olduğu da, Pazartesi Dosyası'nda hikaye edilmekteydi...Konteynerleri, 1937'de, New-York Limanı'nda çalışan 23 yaşındaki Malcolm Mclean adındaki işçi bulmuş... Standart haldeki bu çelik kasalar şimdi dünyada hızlanarak artan mal trafiğinin zarfını oluşturmakta... Harbiyeli öğrencilere ulus-devlet üzerinden siyasal propaganda yapmak yerine, dünyanın değişen dinamiğinin özelliklerini anlatmak gerek...Bırakın malı, konteyneri de biz yapmıyoruz... Dünyadaki küreselleşmenin hızıyla orantılı önem kazanan konteynerlerin yüzde 94'ünü Çin yapıyor... 950 dolara da satıyor... 1980'de dünya limanlarında 39 milyon konteyner yüklenip boşaltılırken, şimdi bu sayı 356 milyona çıkmış... On sene içinde ise ikiye katlanması bekleniyor...
Dünyayı dönüştüren küreselleşmenin doğumunu sağlayan sanayi sonrası teknolojik yenilikler oldu. Zaten biz de bu yeni çağı yakalamak için AB'yi istiyoruz... AB ise ulus-üstü bir yeni örgütlenme... Çünkü zamanın ruhu bunu emrediyor...Limanlar ve konteynerler de bu nedenle önemi artan gerçekler...Harbiyeliler'e ilk derste bunları anlatmak çok daha anlamlı olmaz mı? Dünyanın gerçeklerini öğrenmezlerse ülkeyi daha mı iyi koruyacak bu çocuklar?
|