Türkiye alargada kalmayacak...
Ankara'nın önceki akşam saatlerindeki beklentisi gerçekleşti: AB Daimi Temsilciler Komitesi'nin (COREPER) dünkü toplantısından da Avusturya'nın taş koyması nedeniyle Türkiye'nin yol haritasını çizen Müzakere Çerçeve Belgesi çıkmadı. Herşey pazar akşamı yapılacak AB dışişleri bakanları ve Genel İşler Konseyi toplantısına kaldı. Bundan sonraki süreçte neler olacağına ilişkin Ankara'da hakim olan beklenti ve yol haritasına gelince: Hemen belirtelim.. AB Komisyonu'nca 29 Haziran'da onaya sunulan Müzakere Çerçeve Belgesi'nde önemli bir değişiklik olmadığı takdirde, "Lüksemburg'a gitmekte mahzur görülmüyor..." Ancak, AB içinde tek başına kalan Avusturya'nın direnişinin sürmesi ve Çerçeve Belge'nin birinci maddesinin ikinci paragrafına, "imtiyazlı ortaklığı" sokuşturma başarısını elde etmesi halinde, Ankara AB limanına girmeyip açıkta beklemekte (alarga) kararlı. Bunun gerçekleşme olasılığına gelince: Hakim kanı; Avusturya'daki hükümetin, imparatorluk parçası gördüğü Hırvatistan ile AB müzakerelerinin başlamasının önünü açmak için Türkiye kozunu kullandığı noktasında.
Avusturya şantajı Çünkü, Hırvatistan'da milli kahraman olarak görülen, savaş suçlusu General Ante Gotovina'nın yakalanıp teslimi konusunda Zagrep yönetiminin gerekli işbirliği yapmadığına inanılıyor. Bunun Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi'nin Başsavcısı Carla del Ponte'nin pazar günü yayınlanacak raporuna da yansıması halinde, Hırvatistan ile müzakerelerin başlaması zor görünüyor. Avusturya da Hırvatistan'ı kurtarmak için Türkiye kozunu ileri sürüyor. Görünen o ki, Carla del Ponte'nin raporu, Zagrep yönetimini sıkıntıya sokan, müzakerelerin başlamasını engelleyen nitelikte olmayacak. Avusturya da pazar günü Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği şantajına son verecek.
Türkiye ilk olur... Bütün bunlara karşın, Avusturya direnişini sürdürür ve belgeye Türkiye'nin son kalmış kırmızı çizgisini ihlal eden bir cümle koydurmayı başarırsa ne olur? Ankara'da soruya verilen yanıt net: "Müzakere için çağrılıp da gitmeyen bir ülke olmamış. Türkiye ilk olur..." Peki, Komisyon'dan 29 Haziran'da çıkan ve üzerinde haftalardır tartışması süren Müzakere Çerçeve Belge taslağının son hali, Türkiye'yi tatmin eder nitelikte mi? Metinde buruk cümleler olsa da Ankara bunun zaman içinde hazmedileceği inancında.
Ne belgeler çıktı... Nitekim, şu gelişmeleri görmek gerekiyor: AB Komisyonu'ndan 2000'den bu yana, ne belgeler çıktı. Akla, hayale gelmedik talepler sıralandı. Sonuçta, "Türkiye'nin zararına oldu" denebilecek bir gelişme olmadı. Aksine, Türkiye 5 yıl içinde demokratikleşmeden ekonomi politikasına, özelleştirilecek mallarının değerinin artmasından özerk kurumlara, faizin aşağı düşmesine kadar çok önemli mesafeler kazandı. Ayrıca, Müzakere Çerçeve Belgesi ile ilgili olarak haziranda Fransa, Hollanda, Yunanistan'ın durduğu nokta ile bugün gelinen noktaya da bakmak yeterli. Tabii bugün gelinen noktaya daha rahat ulaşılabilirdi. Sivil toplum örgütleri 17 Aralık sonrası işin içine tam anlamıyla sokulsaydı, bugünkü yeni yara bereler açılmazdı. Ankara'da dün akşam saatlerinde gelinen son nokta şöyle özetlenebilir: Türkiye gemisi alargada (açıkta) beklemeyecek. Sağı solu çizilse de gövde çatlatmadan 3 Ekim'de AB limanına girip çapa atacak. Limanda yanaşacak yeri ne zaman bulacağı ise Türkiye'nin bir bütün olarak gösterdiği çabaya bağlı olacak...
|