Trendin devamı için aşılması gereken kritik eşikler de var
Dün, 3 Ekim sonrasında piyasaların muhtemel seyri üzerinde durduk. 3 Ekim'in kazasız belasız aşılması durumunda, müzakerelerin başlatılması beklentisi gerçekleşecek. Bu gerçekleşmenin piyasaları ana rotasından normalde çıkarmayabileceğini, çünkü AB beklentisinin yerine özelleştirme gelirleri ile global likidite bolluğunun geçebileceğini belirttik. Ancak bu durumun olabilmesi için öncelikle bazı eşiklerin aşılması gerekir. Nedir bunlar derseniz, sırasıyla gidelim.
Özelleştirme iptali riski Bunlardan biri beklentileri asıl sürükleyen özelleştirme konusunda ortaya çıkabilecek iptaller. Her büyük özelleştirme piyasalara nasıl doping etkisi yapmışsa, iptaller de tersi etkiyi, hatta daha fazlasını yapabilir. Hemen her büyük özelleştirme de yargıya götürülmüş durumda.
3 Ekim riski Piyasalarda olumlu ana trendin sürebilmesi için, müzakerelerin 3 Ekim'de başlaması gerekiyor. Burada da beklenen ve fiyatlanan durum, bir sorun çıkmayacağı yönünde. Ancak müzakerelerin başlayacağının yüzde 100 garantisi yok. Çünkü "müzakere çerçeve belgesinin" hangi içerikle kabul edileceğini bilmiyoruz. Belge'nin onayının 3 Ekim sabahına dahi kalabileceği belirtiliyor. Bu da, son dakikaya kadar piyasaları 3 Ekim'le ilgili gelişmelerin domine edebileceğine yorumlanabilir. Bu konuda ortaya çıkabilecek sorunlar piyasaların tansiyonunu yükseltebilir. 17 Aralık'ta olduğu gibi, çok kritik saatler yaşayabiliriz.
Müzakerenin çerçevesi Buradaki sorun Türkiye'nin hiç de hoşuna gitmeyecek ifadelerin Çerçeve Belgesi'ne girme ihtimali. AB'nin karşı deklarasyonunda yer bulan limanların ve havaalanlarının Kıbrıs Rum Kesimi taşıtlarına açılması, Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanımanın "üyelik sürecinin gerekli unsuru" yapılmasının Çerçeve Belgeye girmesi bekleniyor. Bu konularda ilerleme sağlanıp sağlanamadığını 2006 yılında AB Komisyonu takip edecek. Özellikle malların serbest dolaşımında "tam uygulamanın gerçekleşmemesi, müzakerelerdeki genel ilerlemeyi etkileyecek." Yani liman ve havaalanları Rum taşıtlarına açılmazsa müzakereler kesilebilecek. En azından bu ihtimal Demokles'in kılıcı gibi, Türkiye'nin başında sallandırılacak. Düşük ihtimal ama Kıbrıs'ın tanınması koşulunun dayatılması halinde Türkiye'nin müzakerelere başlaması mümkün olmayabilir. 3 Ekim'de müzakerelerin başlamama riski küçük ama bu durumun gerçekleşmesi halinde piyasalara etkisi tam tersine derin ve büyük olabilir. Çünkü fiyatlanmış değil. 4 Ekim'den itibaren asıl risk ise AB ile müzakerelerin kesilip kesilmeyeceğine odaklanacak. Kesilmesi piyasaları ana rotasından çıkarabilecek.
IMF riski Ekonomiyi ve piyasaları bugüne taşıyan ve son dört yıldır olumlu ana trendin sürmesini sağlayan ayaklardan biri de IMF programı. 3 Ekim sonrasında ana trendin devam edebilmesi, IMF ile ilişkilerin düzelmesine bağlı. IMF ile gözden geçirmelerin birleştirilerek tamamlanması en azından ekim ayı ortasını bulacak. Ancak burada yine siyasi iradenin kararlılığı gerekiyor. Çünkü sosyal güvenlik reformunun meclisten geçirilmesi şartı var. AB ile müzakerelere başlamış ve 20 milyar dolarlık özelleştirmeyi yapmış olarak hükümet bu işi ağırdan alabilir. Bu da, IMF'nin işini zorlaştırır. Sonuçta uzlaşma ortaya çıkmayabilir. Yani IMF ile işlerin toparlanmasının ve yola devam etmenin önünde bazı riskler bulunuyor. Bütün bu risklerin gerçekleşmesi de senaryoları sil baştan yapabilir.
Sonuç "Her şey sakin olduğu zaman bir şeyler oluyor demektir" Elazar Benyoetz
|