Kapadokya'dan uçan güvercin...
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın çağrısı doğrultusunda dün dünya 24 saat süreyle savaşa ara verdi. Annan'ın çağrısına 151 ülke uyarken, kardeşçe yaşamın, hoşgörünün merkezi Kapadokya da barışa ev sahipliği yapıyordu. Konukları ise savaşın acısını en çok çeken 54 ülkeden 950 yerel yöneticiden başkası değildi. İsrailli ile Filistinli, Pakistanlı ile Hindistanlı, Felluceli ile Bağdatlı ve diğerleri... El ele tutuşmuş bir şekilde, kendi ana dillerinden dünyaya dün şöyle haykırıyorlardı: "Barış istiyoruz..." Birleşmiş Milletler HABITAT'ın öncülüğünde, yerel yönetim ve kalkınma ile ilgili uluslararası kuruluşların ortaklığında, Nevşehir Belediye Başkanlığı'nın ev sahipliğindeki toplantıdaki görüntü görülmeye değerdi. Bu yıl ilki düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimler Barış Konferansı'nda yerel yöneticilerin konuşması tek bir noktaya odaklandı: "Savaşın en büyük acısını çeken kentlerdir. Bu nedenle barışı ülkeler değil, yerel yönetimler sağlayabilir..." Savaşı önlemenin yöntemi üzerindeki görüşler de dikkat çekiciydi. Kentlerdeki yoksulluk azaltılır, gecekondulaşma önlenir, sağlık sistemi iyi kurulursa barışa daha büyük katkı sağlanır. Nevşehir Belediye Başkanı Hasan Ünver'in deyimiyle, bunlar bir kişinin hastalanmasının önüne geçmek için yapılan aşılardı... Aşının adı da konuldu: "Yerel demokratikleşme..."
Bağdat'ın valisinin acısı Kürsüye gelen Bağdat Valisi Hüseyin Muhammed Ali Altahhan, demokratikleşme yerel düzeyde sağlanmadığı takdirde bunun sonuçlarının neler olduğunu kürsüden çok iyi bir şekilde açıkladı. Tariki biraz da hiddetli bir ses tonuyla şöyle diyordu: "Bağdat yıllarca barış ve kardeşliğin kentiydi. Ama kötü diktatör Saddam sisteminin siyasetinin sonucunu bugün dünya görüyor. Bu siyaset Bağdat'ı yok etti. Bu siyaset insanları yerinden etti, kentin bütün sistemi yok oldu ." Bunları söyledikten sonra salonda bulunan meslektaşlarına çağrısı da şöyle oldu: "Gelin bu harabı başkalarına yaşatmayalım. Bu harabı durdurmak, yıkımı yok etmek için gelin birlikte olalım ..." Sadece Bağdat değil, yakın geçmişe bakmak yeterli. Saraybosna, Mostar, Priştina, Grozni, Kabil'in de Saddam zihniyetli kişiler tarafından nasıl yerle bir edildiği ortada duruyor.
Ülke değil, kent Aslında savaşta sadece bir kentin ekonomisi yıkılmıyor. Tarihi, sosyolojisi, kültürü, siyaseti, coğrafyası yerle bir oluyor. Hele bugün, uluslararası siyasetin, ülkelerin yerine kentleri koyduğu bir dönemde bir yerleşim biriminin yerle bir olmasının önemi daha fazla ortaya çıkıyor. Çünkü, bugün hangi kentin sektörel alanda gelişeceğine uluslararası siyaset karar veriyor. İşte İstanbul; Orta Asya-Kafkaslar ile Avrupa arasındaki ticaret merkezi ilan edilmiş bile... Veya Kahire; Arap-Afrika kıtaları ile Avrupa arasındaki merkez haline çoktan geldi bile... Ya Bağdat; bir zamanların ticaret merkezi, bugün bombalar, mermiler ve kan ile anılıyor... Bu nedenle dün Nevşehir'de başlayan Uluslararası Yerel Yönetimler Konferansı'nın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Bir kent ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan güçlü olabildiği takdirde, ülkesini hatta komşularını savaştan uzak tutabileceği gerçeğinin çok iyi görülmesi gerekiyor. "Şehirleşen dünyanın tehditlerine yerel çözümler bulunması, şehirlerin diplomasisinin güçlendirilmesi" nin önemi ortaya çıkıyor. Gelecek 50 yıl içinde dünya nüfusunun yarısı, yüzyılın sonunda ise üçte ikisi kentlerde yaşamaya başlayacak. Bu açıdan dünyanın gelecekteki en önemli sorunu kentler olacak. Bunu bir de savaşlarla yıktığımızda sorunu ne kadar büyüttüğümüzü de görmemiz gerekiyor. O nedenle dün Kapadokya'dan kalkan beyaz güvercine herkes sahip çıkmalı.
|