|
 |
 |
 |
 |
Yönetim uyuyor
|
|
Türk gençliğini peşlerinden koşturan kahramanlarımız birer birer doping suçlamalarıyla yıpranıyor. Bunlar olurken sporumuza yön verenler olaylardan habersiz olduklarını gösteren açıklamalar yapıyor.
Bu tarihin ne anlama geldiğini kaç kişi biliyor? Yani 8 Nisan 2003'ü.. Bu tarihte Türkiye, Kopenhag Anlaşması'nı imzaladı. Hani politikacıların ağzından duyduğumuz kriterler var ya onların anti-doping versiyonu bu. Ve biz bu anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirme konusunda ne kadar samimi olduğumuzu herhalde son doping facialarından sonra kanıtladık!!! Son yaşananları iki şekilde açıklamak gerekir herhalde. Ya doping kontrollerinin sıklaşmasıyla sporcularımızın foyası meydana çıkmaya başladı ya da cahil cesareti denilen o duygu aysbergin görünür yüzü haline geldi.
DİL BİLMEYEN UZMANLAR VAR Doping konusu, GSGM Sağlık Dairesi Başkanlığı'na bağlı. Bu Başkanlığın bugüne kadar neler yaptığı, atamaların ahbap-çavuş ilişkilerini aşıp aşmadığı sorgulanmalı. Uluslararası doping toplantılarına giden anlı şanlı görevlilerin kaçının konuşulanları anlayabildiğini hiç merak eden oldu mu? Şimdilerde doping yapan sporcuları yüzünden acı içinde kıvranan federasyonların ya da bireysel olarak sporcuların kaçı, uzmanlardan yardım istedi? Bir sporcunun doping uzmanlarına verilmesi gereken listeye kullandığı ilaçlardan birini yazmayı unutması (!) hangi zihniyetin eseridir?
ASIL SUÇ MAÇA GİTMEK DEĞİL Halterde yaşananlar hem de "Benim ikinci vatanım Türkiye" diyen Tamas Ajan'ın başkanlığı döneminde yaşananlar ibret verici. Olayı basit bir, "Maça gittiler, testi kaçırdılar" kandırmacasıyla kamuoyuna duyurmaya çalışmak Türk sporuna ihanettir. Öyle olsaydı bu cezanın uyarıdan ibaret olacağını kimsenin bulamayacağı mı zannedildi? Dublör iddialarının bu kandırmaca yüzünden Olimpiyat ve dünya şampiyonları üzerinde gerçek bir leke olarak kalacağının farkında değiller mi?
DÜNYAYA REZİL OLUYORUZ Affedildikçe dopingle yakalanmaya devam eden güreşçi Harun Doğan, ölüm-kalım meselesinde unutkanlık yapan basketbolcu Ermal Kurtoğlu, teste gelen WADA yetkililerini kilitleyen ve dövmekten beter eden Süreyya ve eşi Yücel Kop hep geri kalmış bir zihniyetin ürünü. Her federasyonda kavgalar, gürültüler var. Böyle olunca asıl işlerini yapmakta güçlük çekiyorlar. Başarıda en önde onlar var. Başarısızlıkta ise ya telefonlarını kaparlar ya da "Üzgünüz, olayı soruşturuyoruz" masalları anlatırlar.
SPORCU ÖĞÜTMEDE USTAYIZ Avrupa Birliği'ne katılmak için 3 Ekim'de müzakerelere başlayacak Türkiye'de iki triatloncu, bir yarışmada boğularak ölüyor. Yine suçlamalar, yine bağırış, çağırışlar. Süreyya Ayhan, Halil Mutlu, Taner Sağır ve diğerleri. Bu ülke zaten kolay kolay dünya çapında sporcu yetiştiremiyor. Ama yok etme konusunda üstüne yok. Kendisine komplo yapıldığını iddia eden Halil'in çıkıp açık yüreklilikle bunları belirtmesini engelleyen birileri mi var?
KİMSENİN KILI KIPIRDAMIYOR İddia ediyorum: Önümüzdeki günlerde dopingli sporcu sayısında artış olacaktır. Türk spor bürokrasisinde bunu önleyecek kıpırdanma göremiyoruz. Türk insanı yıllarca kendisini yönetenlerin hataları yüzünden bedeller ödemek zorunda kaldı. Gaflet ve cehalete dayalı felaketler yüzünden gençliğin idolleri birer birer yerin dibine geçiyor. Bu utancı bize yaşatanlar görevlerinde kalmayı hakediyorlar mı? Galiba işin sırrı bu sorunun yanıtında.
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|