kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Teknoloji
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

1915'in üstünden tam 90 yıl geçti!

Ne zaman Ermeni soykırımı iddiası alevlense, Türkiye ayağa kalkıyor. Sanki birkaç yıl öncesi deşiliyormuş gibi. Oysa 90 yıl geçti... Toplumun daha olgun kalıba dökülmesine yeterli süre... Mahkemenin durdurduğu Boğaziçi Üniversitesi'ndeki etkinliğin, bu gecikmiş evrimin ilk adımı olmasını umuyorduk..

Avrupa Birliği, yaşlı kıtada yüzyıllar boyunca felaketlere yol açan milliyetçiliğin reddi temelinde kuruldu. Din savaşlarının, etnik temizliklerin, kan tufanlarının bir daha asla yaşanmaması için...
Bir başka deyişle, Avrupa kendi şeytanlarını yerin yedi kat altına hapsetmenin yolunu "Geçmişiyle yüzleşip geleceğe yönelmek"te buldu.
Türkiye böyle bir birlikte yer almak istiyor. Ancak bu amaca ulaşmak için gerekli, hatta zorunlu cesareti, özveriyi, çabayı yalnızca hükümetlerin veya siyasi kadroların omuzlarına yüklersek, bu, toplumsal korkaklık ve bencilliğimizin tescili anlamına gelir.
Türkiye'yi Kopenhag Kriterleri'ne, ya da daha evrensel ifadeyle, çağdaş demokrasiye taşıma misyonunda aydınlar da siyasi kadrolara el vermek, hatta öncülük yapmak zorundalar. Gerekirse siyasetçilere rağmen. Gerekirse rüzgâra karşı yürüyerek...
Boğaziçi Üniversitesi'nde bugün yapılması planlanan, ancak son anda mahkeme kararıyla durdurulan "İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları" konulu konferansı biz işte bu açıdan değerlendiriyorduk. Yazık oldu. Hem de çok yazık.

Küflü
kilidin maymuncuğu
Bu hüzün verici gelişmeye rağmen, 24 Nisan geriliminin bulutları dağıldığına göre, kendimize bazı soruları daha kolay sorabileceğimize inanıyoruz:
* Her 24 Nisan öncesi bu kez kimden veya nereden çelme gelecek kabuslarından artık yorulmadık mı?
* Yığınla ülkenin ve sayısız kurumun yine her 24 Nisan öncesi bu konuyu şantaj ve tehdit aracı veya fırsatı olarak kullanmasına daha ne kadar katlanacağız?
* Her iktidarın "Benden sonra gelecek olanlar düşünsün" anlayışını daha ne kadar sürdürebileceğiz? Bu cesaret yoksunluğunun tutsağı haline geldiğimizi görmüyor muyuz?
Hayır; Ermeni soykırımı iddialarını tanınmasını falan istediğimiz yok. Bunun kolay kolay kabullenilemeyeceğini biliyoruz. İyi ama karşı tarafın da soykırım iddialarını reddetmesi mümkün değil.
Peki, bu sonsuza kadar böyle mi sürüp gidecek? Hiç mi çıkış yolu yok?
Bizce var. "Soykırım" iddiaları Ermenistan Ermenileri'nin değil, diaspora Ermenileri'nin yatıp kalktıkları ve sürekli canlı tutmayı babadan oğula başlıca vasiyet kabul ettikleri bir konu.
"Kazan-kazan" anlayışını dış politikada -doğru olarak- eksen yapan Başbakan Erdoğan, Ermenistan eski Cumhurbaşkanı Levon Der Bedrosyan'ın önerisini canlandırabilir. Türkiye 1991'de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan'ı tanımak için "Soykırımın reddi" koşulunu öne sürünce, Bedrosyan "Bunu ben dahil dünyadaki hiçbir Ermeni kabul edemez. Ancak gelin soykırımı rafa kaldıralım ve ilişkileri başlatalım. Göreceksiniz, yıllar sonra kimse soykırımı o raftan indirmek istemeyecek " demişti.
Hiç değilse bugün bu yaklaşımı düşünmeye değmez mi? Sınır açılsa, ticaret kanalları işlemeye başlasa, halklar birbirine gidip gelse, sivil toplum ve üniversiteler işbirliği köprüleri kursa...
Hiçbir şey olmasa, en azından Ermenistan Ermenileri diasporanın tutsaklığından kurtarılır. Çünkü Ermenistan tecrit edilmiş konumda kaldıkça, ayakta tutabilmek için diasporanın eline bakacak. O da yardımlarını soykırım davasının canlı tutulmasına bağlamaya devam edecek.
Boğaziçi'ndeki konferansla noktalayalım. Türkiye'de bazı çevrelerin bağnazlığı en çok diasporayı mutlu ediyor. Dünkü gelişmeyi haber alınca herhalde bayram yaptılar.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İki kulağınız birden Brüksel'de olsun   / 22-09-2005
 3 Ekim'de bebek sağlıklı doğacak mı?   / 21-09-2005
 Merkel çöktü sıra Sarkozy'de   / 20-09-2005
 OECD sınıfının en tembeli kim?   / 19-09-2005
 Egeport'tan Galataport'a   / 18-09-2005
 Baykal'la yararlı bir ufuk turu   / 17-09-2005
 Hükümet içinde zıt dinamikler   / 16-09-2005
 Tüpraş'ta bityeniği   / 15-09-2005
 Papa'nın ziyareti ve Pandora'nın kutusu   / 14-09-2005
 Acaba Chirac bizi neden öptü?   / 13-09-2005
YILMAZ ÖZDİL
Hıristiyancı Hacı...
Bizim "ağır abi" köşe...
ÖMER LÜTFİ METE
Çetebaşına çevirmen başkan
Diyarbakır Belediye Başkanı...
UMUR TALU
Ne diyecektim, unuttum!
Burası "güncel...
FATİH ALTAYLI
Niye sadece Galataport'u eleştirdik!
İktidarda müthiş...
ERDAL ŞAFAK
1915'in üstünden tam 90 yıl geçti!
Ne zaman Ermeni...
Deklarasyon haksız, siyasi ve tek taraflı
Gül, karşı deklarasyona sert yanıt verdi: Türkiye, ek protokol...
İki liderin koltuk inadı sürüyor
Almanya'da seçimin "iki galibi" Merkel ve Schröder koalisyon için dün...
Bizler utandık sizde utanın
Bizler utandık sizde utanın
Sporda üst üste başarısızlıklar yaşanıyor. futbola şike-bahis...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu