Ne diyecektim, unuttum!
Burası "güncel hafızasızlık" galaksisi. Burada, insanlar Ergenekon'u dahi unutmazken, ensesine vurup lokmasını alana dair herhangi bir şey hatırlamaz. Hatırlamak bir yana... Hafızasızlıktan daha beteri, sorgulama, bir durup düşünme, doğrusunu arama ve sorma eksikliği olduğu için de... Atar tutturur... Satar yutturursun.
O yüzden burada çok fazla yalan söylenir. Çok palavra atılır. Demeçlerin, böbürlenmelerin, vaatlerin, dökümlerin, bilançoların çoğu uydurmadır. Birisi, yüksek perdeden, şişinerek, eh biraz da gönül okşayarak attı mı, isabet ihtimali ile oranı hayli yüksektir. Yüksektir çünkü; Mesela, gazetecilik epeydir, "Doğru mu söylüyor" refleksini rendelemiş; hepimiz, her birimiz, önümüze gelen topla oynamak ve cambazlık yapmaktan, gerisini, berisini pek merak etmeyen bir tuhaf hal içinde yuvarlanır olmuşuzdur. Dünyanın en büyük yalanlarını da taşıyabilir... Ülkedeki bir sürü palavrayı ciddi diye sunabilir... Yetmez, kendimize dair de uydurup durabiliriz.
"Bayrağının peşinde" helak olan... Hani her şeyinden vazgeçmiş, her türlü insani değerin ayaklar altında kalabilmesine razı olmuş da, son bir kale, kalenin son burcu, burçta son kutsal olarak hakkıyla ona sarılmış milletim ise, kendisine sallanan onca palavraya karşı öyle bir kalkışma içinde filan asla olmaz. Yalan ve palavra uysallaştırır, ehlileştirir, aptallaştırıp bunaklaştırır zaten.
Misal, koskoca bir Özelleştirme İdaresi kalkıp "Biz Tüpraş'ın yüzde 14.76'lık hissesi kimdedir, bilmeyiz" der. Bunu söylemek için 5 sayfa resmi açıklama yazar. Medyada bu 5 sayfa özetlenir, halka arz edilir. Lakin hemen hiçbirimiz; "Kardeş, hişt Özelleştirme İdaresi, amirim; Kimde olduğunu bilmiyordunuz da, adamın, Globalim esmerim şirketimin iki temsilcisini 6 ay boyunca, Truva atı yahut atın nalı veya nalın çivisi olaraktan neden Tüpraş'ın yönetimine aldınız? İhale öncesinde, bir borsa şirketinin, Tüpraş'ı içeriden sevip okşamasına, kaşağılamasına, tımar etmesine nasıl izin verdiniz? Hem de bu borsa şirketi gizliden gizliye o ihaleye katılmaya hazırlanırken, bunu nasıl yaptınız? Aptalız ya, tekrar soruyoruz: Hisseleri kime sattığınızı, nereye gittiğini bilmiyor idiyseniz, adı sanı belli bir şirketten iki temsilci, hangi hakla yönetime alındı? Buna yolsuzluk mu, arsızlık mı denir, ne bilelim biz! Siz bilirsiniz." demeyiz. Bu soruları sormamak için meslekte şu kadar yılını doldurmak filan da gerekmez!
Lakin, özelim güzelim idareler, sallayıp duran bakanlar takanlar haklı. Mesela, medyada da birileri, "Bana her gün binlerce faks, binlerce mail geliyor" diye yazdığında, yanındaki arkadaşı bile sormaz: "Ulan bir faks kaç dakikada gelir, kopartılır, makineden alınır, okunur; bir mail kaç saniyede açılır, hatmedilir, anlaşılır. Bir dakika olsa, bırak binlerce faksı, maili, bin adedi 1000 dakika ve 17 saat yapar. Makine ne zaman çalışır, telefon hattı nasıl meşgul vermez, bilgisayar nasıl bunalmaz, sen ne zaman yer, içer, ailenle ilgilenir, tuvalete gider, ellerini yıkar, uyur, okur, yazar, eğlenir, üzülür ve işini yaparsın? Maruz kaldığın bu zulüm sana reva mıdır?" Tabii, ellerini yıkamıyorsa epey zaman kazanır! Aynen, siyasiler, bürokratlar, alıp satanlar gibi.
|