Almanca dersler
Almanca ve İngilizce'de, "Chutzpah" veya "Chuzpe" diye yazılan ve kalın bir "h" sesiyle "hutzpa" diye okunan bir kelime var. Aslında her iki dile de Doğu Avrupa Yahudilerinin kullandığı "Yiddish"den gelme. Kelimenin anlamı ise, "cüretkar bir cesaret ya da aşırı özgüven" demek. Pazar gecesi televizyonlarının başında olup, "Umutsuz Ev Kadınları" veya Fenerbahçe-Beşiktaş maçı yerine, Gerhard Schröeder'in Almanya'da sandıklar açıldıktan sonra yaptığı konuşmayı canlı yayında dinleyenlerin söyleyebileceği tek söz, "Bu ne chutzpah!" olabilirdi. Schröeder, kare suratı ve her zaman kuaförden yeni çıkmış gibi duran saçlarıyla podyuma çıktı. Kocaman bir kahkaha ve ardından gelen zafer gülücüğü, başarılı bir dişçi tarafından beyazlaştırıldığına şüphe olmayan dişlerin tümünü sergiledi. Sevinmekte de haksız değildi Şansölye. Alman medyası dahil tüm dünyanın "Öldü artık bu" düşüncesiyle mezarlığın kenarına fırlattığı adam, ayaklanmakla kalmamış, son dakikada neredeyse ipi göğüslemişti. Ve Şansölye, siyasette bile az görülür bir güvenle, muhtemelen önümüzdeki haftalarda Alman siyasetini muhtemelen "kilitleyecek" o cümleyi söyledi "Kendimi kanıtladım. Önümüzdeki dört yıl boyunca ülkemizde benim liderliğimde istikrarlı bir hükümet kurulması için yetki aldım." Hem seçimleri kıl payı farkla kazanan Hıristiyan Demokrat'lar hem de Schröeder başkanlığındaki Sosyal Demokratlar, "Güç bendeee!" deyince, dünya kamuoyu bu durumdan ne tür bir koalisyon hükümeti kurulabileceğinin hesabında. "Belirsizlik" Almanlar'a yakışmıyor. Bundan sonraki günlerde sözlerimizin önünde cereyan edecek "at pazarlığı" ise hiç sevimli bir durum değil. Ancak yine de Alman seçimlerinin ortaya koyduğu ve Türkiye için önem taşıyan bazı geçekleri gözden geçirelim * Seçimler Türkiye için iyi çünkü "imtiyazlı ortaklık" kavramı şimdilik rafa kalkmış durumda. Hiçbir koalisyon senaryosu "imtiyazlı ortaklık" üzerinde uzlaşmayı mümkün kılmıyor. * Türk kamuoyu, Alman seçimlerinin son dakikada Türklerin bilek gücüyle Schröeder lehine döndüğü havasına olsa da bu doğru değil. Zaten toplam seçmen sayısının yüzde biri olan Türkler, sandığa gitme konusunda umulandan daha zayıf çıktı. * Sandığa birkaç gün kala, Hıristiyan Demokrat'lar son kozlarını kullanarak seçimi Türkiye konusunda bir referanduma dönüştürmeye çalıştı. Bunu yapmalarına imkan veren, Schröeder'in Türk bayrağı önündeki görüntüsüydü. Her ne kadar Alman halkı, "Türkiye Avrupa dışında kalmalı" tezine onay vermediyse de, seçim kampanyasından alınacak dersler var. O resim ters tepebilirdi. * Seçimin asıl mağlubu, birkaç ay öncesine kadar açık arayla kazanmasına "kesim" gözüyle bakılan Angela Merkel. Zaten de seçim sonuçları açıklandıktan sonra yaptığı "zafer konuşması"ndaki yüz ifadesi ("Üç saattir yağmurda yürüyorum ve elimdeki fileler patlayınca otobüsü de kaçırdım" görüntüsü) adeta bu yenilginin kabulüydü. Merkel, önümüzdeki dönemde partisinin liderliğini bile kaybedebilir. * Ancak öyle görünüyor ki Almanya'da artık "kuvvetli hükümet" dönemi kapandı. Koalisyon dönemi zor ve kavgalı geçecek. "Avrupa Birliği'nde reform" ve "Türkiye" gibi iki temel konudaki "kutuplaşma," bu kez bizzat hükümetin içine taşınacak.
|