Sana sevdanın yolları..
Biri 24 yaşındaydı.. Beriki 19.. Federasyonlarının yaptığı resmi açıklamalar ikisinin de "milli sporcu" olduğunu söylüyordu. Lâkin.. Adlarını ilk kez duymuştuk.. Nerede, ne zaman milli sporcu "unvan"ını aldıklarını da bilmiyorduk ki.. Duymamıştık.. Öldüklerinde öğrendik. Biri 24 yaşındaydı, beriki 19.. Bildiğimiz, birbirlerine sarılarak öldükleriydi. 24 yaşındaki Mersinli Menderes Çoban; çaresizlik içinde çırpınan, 19 yaşındaki Şanlıurfalı "sporcu kardeş"i Ali Esmer'i kurtarmaya çalışmıştı. Atatürk Barajı'nın suları Kahta kıyılarında ikisini de çekip almıştı derinlerine. Kahta kıyılarında. Babası diyordu ki: "Menderes, ferdi olarak bu sporu yapıyordu!" "Ferdi" olarak.. Bir takımı filan yoktu yani.. Yani bireysel, yeni kendi kendine.. Öyle mi? 19 yaşındaki Ali Esmer de öyleydi herhalde.. Resmi açıklamalar, ikisinin de "milli sporcu" olduğunu söylüyordu. Gazetede resimlerini gördüm. Siz de gördünüz mü? Bir yarışmanın öncesinde çekilmiştiler muhtemelen. Menderes'in resmine baktım, üzerinde "milli" mayo yoktu. İşporta tezgahından alındığı belli bir şort yalnızca.. Yarışmadaki "sıra numarası"nı da fark ettim sonra Menderes Çoban'ın.. Dizinin hemen altına, çıplak tenine kömür kalemiyle 64 yazmışlardı. Bir de koluna, dirseğinin hemen üstüne... Yine kömür kalemiyle 64.. Suda silinmesin diye besbelli.. Resmi açıklamalar ikisinin de "milli" sporcu olduğunu söylüyordu. Menderes Çoban; Mersin'de, inşaat işçisi babanın yedi çocuğunun en büyüğüydü. Ali Esmer de, Şanlıurfa'nın Harran ilçesinin Bellitaş köyündendi. Kahta kıyılarında birbirlerine sarılarak öldüler. İsterdik ki spor sayfalarında ölümlerinin altındaki soru işaretlerinin cevapları aransın dursun. Daha çok gazetelerimizin "olay" sayfalarında yer aldılar ölüm haberleriyle.. "Neden spor?" derseniz; resmi açıklamalar ikisinin de "milli sporcular" olduğunu söylüyordu da ondan.. Spor sayfalarındaki "öteki" milli sporculara bakınca.. Onların da yaptıkları iş te "mil'liydi gerçi; alınan bir "üç puan"dan sonra, ne kadar "mil"yon ya da "mil"yar prim alacakları yazılıp çiziliyordu spor sayfalarında. Hani her şey "ay-yıldız" içindi ya? Her şey vatan için filan.. Primler, maaşlar, transferler filan?.. Oysa zordu Kahta kıyılarında "milli" olmak.. Nice tepeleri aşıp gelmek gerekiyordu baraj gölünde yüzmek için.. Nice engelleri aşıp gelmek gerekiyordu, dizinin altına kömür kalemiyle 64 yazmak için.. Siz "yüzücü" diye bildiniz değil mi? Oysa "Triatlon" koşuyorlarmış o gün Ali'yle Menderes. Aynı zamanda gücün sembolüymüş triatlon, öyle diyorlar.. 1.5 kilometrelik deniz (ya da göl) parkurunda yarışacaksınız. Sudan çıkınca bisikletinizi bulacak, ayakkabınızı ve formanızı giyeceksiniz. 40 kilometre boyunca bu kez de bisikletinizle yarışacaksınız. Hemen ardından 10 kilometre koşacaksınız. Yarışmada üç ayrı "disiplin", birbirine ters kasları çalıştıracak. İyi bir hazırlık yapılmazsa spazmlar, kramplar kaçınılmaz olacak, öyle diyorlar.. Yani, adamı kolay "milli" yapmıyorlar Kahta kıyılarında..
Birileri bu satırları okuyunca "yanıt"a soyunacaktır mutlaka.. "Her türlü önlem alınmıştı" diyecektir.. "Formaları filan vardı" diyecektir.. "Lisanslı sporcuydular" filan diyecektir.. Öyledirler mutlaka, ne diyelim ki.. Öyle olsun.. Kim ister ki zaten "ölsün" çocuklar?.. İyi.. Herkes görevini yapmıştır, ya da yapmış olsun, ne diyelim.. Derdimiz onlarla değil zaten.. Ve fakat.. Bu çocuklar sakın; o yaman "kış vakitleri"nde okula ulaşmak için, karlı tepeler aşan "çocuklar"dan olmasın?.. O çocuklar olmasa da; o çocuklar adına, o çocuklar hesabına yarışıyor olmasın? Her zorlu parkurda, bize o çocukları hatırlatıyor olmasın? Yaman kış vakitlerinde, engebeli dağ yollarında; ödülsüz, madalyasız, "transfer"siz, "prim"siz, "aferin"siz", "iftihar"sız, "takdir"siz, "iyi"siz, "pekiyi"siz çocukların "triatlon"undan, Kahta kıyılarına aksi düşen "talihsiz" bir parkur olmasın?
"Almanya'ya gidersek primler ne olacak? Şimdi 'milli'lerimizin aklındaki soru bu?" Öyle yazıyor gazeteler.. Bu "köşe yazısı" da "milli"lerinizden Ali'yle Menderes'i yazıyor bugün.. Yazmamızın bir sebebi yok.. Ne sebebi olsun ki.. O çocuklar öldü çünkü.. Birbirlerine sarılarak.. Bilin istedik, hepsi bu..
|