|
|
|
|
|
Coke burada, Rock nerede
|
|
İki gün süren Rock'n Coke'u olay yerinde sıradan bir kampçı gibi yaşadım. Tamam itiraf ediyorum arada bir basın locasında bedava kahve içip yemek yedim....
Arkadaşlarım beni bilirler. Bir yere gitmem çok zordur. Öyle pek parti insanı filan değilimdir. Evimde olayım, kedimle oynayayım, hafif bir müzik eşliğinde romantik akşam yemekleri yiyeyim... Bu nedenle sıra dışı ve yorucu her etkinliğe ikna edilmem çok uzun sürer. Eğlence mekanına gidene kadar söylenirim ama mekana varınca, İyi ki gelmişiz" havasına bürünüveririm. Rock'n Coke'ta da böyle oldu. Festivale gidebilmek için kardeşim Berşan, Servet ve Güler'den oluşan bir saz heyeti kurmak zorunda kaldım. Lakin başka türlü kıçımı kaldırabilmeme olanak yoktu. Berşan ile Servet geçen yıldan deneyimli. Kızlarımız geçen yıl bikinilerinin üzeri ile gezmişler. Yanmışlar hatta sıcaktan bayılmışlar. Biz de bu öneriler doğrultusunda yanımıza incecik şeyler aldık. Servet, Güler ve ben öncü kuvvet olarak gittik. Berşan da çadır alıp, öğleden sonra gelecek.
DEODORANTIMI ALDILAR! Festivalin kapısında mükemmel bir güvenlik barikatı ve rezil bir kuyruk vardı. AB kapısında itilip kakılan zavallı Türkler'dik sanki. Çantam xray cihazından geçti. Deodorantımı çıkardılar. Benim bağrış çağırışlarıma aldırmadan el koydular. "Yav tepineceğiz, terleyeceğiz, ter kokularına karşı 24 saat aktif dinamik heyecanlı olmamı sağlayan deodorantımı alamazsınız" dediysem de kimse oralı olmadı. İçeride ilk anda iki sahne gözüme çarptı. Bir tanesi büyük bir disko, diğeri ise muhteşem bir konser sahnesi idi. İçeri girer girmez insanların bellerinden bağlanıp, zıp zıp zıpladığı bir cihaz dikkatimi çekti. Bir ara "Bununla fotoğraf çektirirsem, okurlarım üzerinde kendisi ile ileri derecede barışık şişman yazar etkisi bırakabilirim" diye düşündüm. Ancak o sargılar içinden popomun çok korkunç sarkacağını fark ettim. Ve günün 'kendi ile barışık olma' sınavından kalmış oldum. İçeri girdiğimizde Pamela sahnede idi. Hava güzeldi. Pamela süper söylüyordu. 'Ayrılamayız Biz'i dinledim. Biraz hüzünlendim. Ama sonra bu duyguyu uzatmamaya karar verdim. Gidip şöyle bir basın tribününü kolaçan ettim. Elime bir yemek fişi tutuşturdular. Ayrıca bizim orada tüm Coca Cola türevleri bedava idi.
COLA 2 MİLYONDU Sizi en çok anlatan marka ne deseler Cola- Cola Light derim. Yanlış anlamayın hani 'ışığını yansıt' filan diyorlar. O bakımdan! Son 5 yıldır light içiyorum. Etrafımdakiler hep gülüyor. Ama ben tadını sevdiğim için onu seçiyorum. Beni evlerinde misafir etmek isteyen dostlarım bu bağımlılığımı bildikleri için evlerine koli koli Cola Light yığınakları yapıyorlar. Rock'n Coke'da dört bir yanda ücretsiz Cola çeşmeleri hatta Cola nehirleri bekliyordum. Ama kamp alanında bile Coca Cola'yı iki milyona satıyorlardı. Bari 500.000 gibi sembolik bir fiyatı olsaydı. Bu alışveriş konusu festivalin en ciddi sorunlarından birisiydi. Duymuşsunuzdur burada para geçmiyor. Akbank kartlarına para yüklüyorsunuz ve üzerinizde para taşımadan kartınızla yaşıyorsunuz. Ancak bir ara kart kuyruğu 5 km. idi. Hatta içeri ilk girdiğimde ülkemizin Rock sever gençliği, öz değerlerimize sahip çıkmış, 5 km.'lik bir halay çekme denemesi ile Guinness Rekorlar kitabına girmeye çalışıyor zannettim.
RAP VE ELKTRONİK MÜZİK... Genel olarak yaş aralığı 18-25 civarı idi. Çocuklar rock, punk ve hip-hop tarzı giyinmek ve saç yapmak konusunda çok başarılı idi. Bu insanlar Rock'n Coke dışında nerede yaşıyorlar çok merak ettim. Ancak cep telefonları, ayakkabıları ve gözlüklerinden maddi durumlarının gayet iyi olduğu kanısına vardım. Bu arada sahnede Ceza vardı. Söyledikleri pek anlaşılmıyordu. Ancak şu cümleyi çok net anladım; "Dinlemiyorsanız S.....in gidin..." Bu cümle sonrasında söylediklerini de anlamadım. Çocuklar dikkat çekmeye çalışıyorlardı herhalde. Çünkü seyirciler içinde onlara hareket çeken bir grup vardı. Ve onlar da bir anda efsanevi rapçi Tupac Shakur havasına girdiler. Allah'tan kavga filan çıkmadı. Bu arada Burn sahnesinde Angie Reed diye bir kız vardı. Sahnede tek başına, kendi ayarladığı müziğin üzerine canlı söylüyordu. Çok şirindi. Ona hem acıdık hem çok sevdik. Hava kararıyordu ama şöyle gürül gürül rock dinleme şansına erişemedik. Taksim'den bir Cover grup kiralayıp, bildiğimiz şarkıları söyletselerdi herhalde delirirdik. Ama Burn sahnesinde sürekli elektronik müzik vardı. Allahtan Skin çıktı sahneye ve 'Hope U're feelin Happy Now'ı söyledi. Biraz havaya girdik. Vokali süperdi. Korn ise olayı patlattı. Hele bir Pink Floyd yorumu (The wall) vardı ki, aklımızı başımızdan alıyordu.
Yarın: Tam o anda öyle bir yağmur başladı ki
|
|
|
|
|
|
|
|
|