| |
Hasandede Şarapları...
Cumartesi günkü "Bölünürmüşüz... Sahi mi?" başlıklı yazımda, Devlet Planlama Teşkilatı'nın insanı ürperten "Bölgesel Eşitsizlik Raporu"ndan söz etmiştim... Türkiye'nin istatistiklere göre en kalkınmış ili Kocaeli ile en geri kalmış ili Ağrı arasındaki kişi başına gelir farkı on bir misliydi... Kocaeli'nde kişi başına 6 bin 165 dolar düşerken, Ağrı'da bu rakam sadece 568 dolardı. Üstelik, Türkiye'nin "en kalkınmış ili" gözüken Kocaeli, AB'nin en geri kalmış bölgelerinin ancak yarısı bir kalkınmışlığa sahip...
DPT'nin raporu bizdeki "bölgesel kalkınma planlarının" neden başarıya ulaşamadığını da derinlemesine analiz ediyor... Halbuki, AB bu işi başarıyla çözmüş... Nitekim, Cumartesi günkü yazıda onu da anlatıp "Türkiye'yi bir iç sömürge olarak yöneten zihniyetin ağır tahribatını AB gidermeyi" hedefliyor diyordum... Yazının daha mürekkebi kurumadan dünkü Hürriyet Gazetesi'nin ilavesinde Cahit Akyol'un, AB zihniyetini somutlaştıran bir örneği haber yaptığını gördüm. Haberde, Kırıkkale'nin altı bin nüfuslu, beş yüz yıllık Alevi köyü Hasandede'nin "bağcılığının" AB tarafından nasıl geliştirildiği hikaye edilmekteydi... Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye'de işgücünü daha nitelikli hale getirmek için yirmi beş bin kişiyi kapsayan, 32 milyon euro'luk bir program yürütmekte... Hasandede Köyü, altı ay evvel hazırladığı "ev şarapçılığı" projesiyle, bu programdan 163 bin 750 euro'luk hibe kazanmış. Proje gereği her yaştan iki yüz bağ sahibi, evde kaliteli şarap yapmanın sırlarını öğreniyor, üstüne de ayda 150 milyon alıyorlarmış... Kurs görenlerin en genci 18, en yaşlısı 84 yaşındaymış...
Kurslara iki yüz kişi katılıyormuş. Haftanın iki günü ikişer saat, dört grup olarak ders görüyorlarmış... Son grup da "bağ eğitimi" aldığında, bir sonraki aşamaya geçilecekmiş. Hep birlikte "evde şarap yapım tekniklerini" öğreneceklermiş... Hasandede Köyü aslında ne bağcılığa ne de şarapçılığa yabancı değilmiş... Yörenin kendine özel "Hasandede üzümü" varmış. Hasandedeliler, bu üzümün hem beyazından, hem de siyahından pekmez üretiyorlarmış... Şarap da varmış ama ilkel yöntemlerin kullanılması, piyasaya yönelik bir hedef taşımaması, zaman içinde köyü ekonomik zorluğa düşürmüş... Göç başlamış ve işsizlik yüzde otuza yükselmiş. Neyse ki, SHP'li Belediye Başkanı Malik Ejder Coşkun, Ziraat ve Fen İşleri Müdürü Ali Yetkin ve Belediye Meclis üyesi Ziraat Teknisyeni Memiş Tokgöz bu işe öncülük etmişler. Avrupa Komisyonu'nun yürüttüğü "Aktif İşgücü Programına" başvurarak, yarışan 920 proje arasından sıyrılmayı başarmışlar.
Hasandede köylülerine şarapçılık derslerini Gıda Yüksek Mühendisi Aykut Uçak ile Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim üyesi Gökhan Söylemezoğlu veriyormuş. Söylemezoğlu, bu proje ile Hasandede Köyü'nün neler kazanacağını ise şöyle anlatmakta: "1500 dekar alanda, eski yöntemlerle bağcılık yapılıyor. Bu eğitim sayesinde bölgedeki üretimin kalitesi artacak. Küçük ölçekli ev şarapçılığını geliştirmek amacıyla belediyeye ait 300 metrekarelik bir binada şaraphane kurulacak. Şu anda kasabada yılda toplam 400 litre civarında şarap üretiliyor. Bunu otuz tona çıkarmak mümkün."
Türkiye, "zenginlik ve özgürlük" yaratacak hiçbir ciddi toplumsal örgütlenme içinde olmadığı için, minicik "akılcı dokunuşlar" bile tahmin edilemeyen sonuçlar yaratıyor. Beş yüz yıllık Hasandede Köyü, kendi özel üzümünü yitirmeye başladığı gibi gittikçe de yoksullaşabiliyor. Halbuki şimdi bunun kader olmadığı görülüyor. AB'nin "toplumsal aklının" nasıl işe yaradığı da farkediliyor. Nitekim, üç çocuk, dört torun sahibi altmış bir yaşındaki Gülzade Pekeşen şöyle demekte: "AB'ye girmek için lazımmış. Yeni bilgiler öğreniyorum. Üstüne ayda 150 milyon lira veriyorlar. Madem öyle şu gavurlar keşke tüm ülkede ev hanımları için de kurslar düzenlese... Aferin AB'ye." "Şu gavurlar...." Yaşlı kadın bize yardım eden "Avrupalıları överken" böyle diyor. "Şu gavurlarla" "şu Türklerin" hepsinin "insan" olduğunu ve hepsinin aynı dünyanın üzerinde yaşadığını da farkedeceğiz birgün. Ama biraz daha zaman lazım sanırım.
|