20 Temmuz
Çalıştığım fabrikadaki şefim Kıbrıs'taki darbeyi duyunca "Seninkiler Kıbrıs'a çıkar mı?" diye sordu
Ankara'dan Atina'ya yeni gelmiştim. Yıl 1974'tü. Geliş nedenim daha çok siyasiydi. O yılları hatırlayanlar bilir; solculara "komünist" ya da "eşkıya" ya da "şaki" derlerdi. Rahmetli peder "Oğlum hem gavursun hem komünist. Bu olmaz. İyisi mi sen şöyle bir süre ortadan kayboluver" deyince hiçbir adli sabıkam olmadığı halde İstanbul Tepebaşı'ndan Atina'ya yolcu taşıyan otobüslerden birinde buluverdim kendimi.. Daha 19'uma basmamıştım bile.. Atina, 1974'lerde askeri yönetim altındaydı. Yani burada da solculara "komünist" diyorlardı. Yunancam pek düzgün olmadığı için yabancıların gittiği Yunanca kurslarına başlamıştım. İngiliz, Hollandalılarla Yunanca gramer, telaffuz filan öğreniyordum. Sıra arkadaşım bir Pakistanlı'ydı ve ben Türkiye'den olduğum için bana büyük bir yakınlık gösteriyordu. Ta ki gayrimüslim olduğumu anlayana kadar.. Bu arada damarlarımda hala "solcu kanı" dolaştığı için babamdan para istemiyor, bir çikolata fabrikasında çalışıyordum. Aylardan temmuzdu. Ayın 15'inde çikolata fabrikasındaki şefim, bana Kıbrıs'ta askeri darbe olduğunu, dönemin Cumhurbaşkanı Makarios'un Yunan cuntasının adadaki kuklaları tarafından devrildiğini anlatıyor ve soruyordu "Şimdi seninkiler (yani Türkler demek istiyor) Kıbrıs'a çıkar mı çıkmaz mı?'' diye... Aradan geçen 5 gün içinde, bu sorunun yanıtını Yunanca ders aldığım kursta bir İngiliz diplomatı vermişti. "Seninkiler (o da 'Türkler' demek istiyordu) bu sabah adaya çıkartma yaptı" diyordu. Ancak radyo ve gazetelerde böyle bir haber yoktu sabahın 09.00'unda.. İngiliz diplomat, askeri operasyonun sabah 05.00'te başladığını ancak Yunan askeri yönetiminin savaş durumunu hala duyurmadığını söylüyordu. Öğle vakti radyolar haberi duyurmak zorunda kalmıştı. Çünkü tüm dünya radyoları Kıbrıs çıkartmasını ön plana çıkartmış Yunan askeri yönetimi de vurdumduymazlığını bir yana bırakarak bir anda genel seferberlik ilan etmişti. İnsanlar iş yerlerinden fırlayarak evlerine gitmek için yollarda koşuşturuyor, erzak almak için süper marketlerin, bakkalların rafları boşaltılıyordu. Türk-Yunan savaşı başladı mı; başlayacak mıydı acaba? Yollarda koşuşturan, çoğu askeri yönetime karşı çıkan "yasadışı"gençler "Kimin için savaşacağız? Bu dangalaklar (askeri yönetimin başındakileri kastederek) yüzünden mi savaşacağız" diye haykırıyordu yol ortasında.. Buna rağmen seferberlik emrine uyuldu ve hemen herkes askere alındı. Sonradan yapılan itiraflara göre seferberliğe çağrılan sivillere verilecek silah yoktu. Silah sandıklarının içi boş ya da taşlarla doldurulmuştu. Kıbrıs çıkartmasının ertesinde Yunanistan o denli kaynıyordu ki askeri yönetim "savaş hazırlığı" gerekçesiyle yönetimi "lütfen" sivillere bırakmaya karar vermişti. Sürgünde bulunan Konstantin Karamanlis (bugünkü başbakanın öz amcası) apar topar Atina'ya davet edilmişti. Karamanlis'in Atina'ya geldiği gün herhalde ne Atina'da ne de dünyanın başka bir kentinde bu denli kalabalık görülmüştür. Hemen bütün Atina yani yaklaşık 3 milyon insan yollara dökülmüş, havaalanından Karamanlis'in geleceği Atina merkezine kadar yolları doldurmuştu. Atinalılar bir anda "savaşı" unutmuş askeri yönetimin çöküşünü kutluyordu adeta..
KOMŞULAR KAPIMIZI ÇALDI Ben Atina merkezinin bir köşesinden olup bitenleri izlerlerken bir yandan da İstanbul ve Ankara'daki ailemi, akrabalarımı düşünüyordum. Acaba yeni bir 6-7 Eylül olayı patlak verir miydi? Çünkü oldum olası Kıbrıs'ta ne zaman bir olay çıksa sanki sorumluları İstanbul Rumlarıymış gibi maliyetini öderlerdi. Neyse ki "ödemeli" olarak aradığım telefondaki babam ve annem merak edilecek bir şey olmadığını, sağ olsunlar komşuların ve mahalle esnafının hemen kapımızı çalarak ne olursa olsun hiç korkmamalarını çünkü hiç kimsenin kıllarına bile dokunmasına izin vermeyeceklerini söylemişlerdi. Ellerinde büyüdüğüm kimi rahmetli komşumuz, mahalle arkadaşlarımın ağabeyleri ve ana-babalarıyla bizim mahalleli bakkal, berber, manav hemen hepsi gözümün önünden geçiyordu. Hepsinin Kıbrıs çıkartmasının ilk saatlerinden itibaren kapımızı çalıp bize sahip çıkmış olmalarını hani neredeyse "doğal" karşılıyordum. Çünkü aksi bir durum olsa biz de aynı şeyi yapacaktık. 31 yıldan sonra Kıbrıs çıkartmasının yıldönümü Yunan gazetelerinde "tek sütun" olarak belleklere getirilirken Kıbrıs denen bu küçük adanın en azından çocuklarımızın geleceği için "acı bir diken" olmaktan çıkmasını diliyorum. 1974 temmuzunda yollara dökülen 3 milyon insan Kıbrıs savaşının getirdiği tedirginlikten çok Yunanistan'daki askeri yönetimin çöküşünü kutluyordu.
|