Kalbime koy elini doktor, nabzımı bırak...
Gazete yazarlığı deyip geçmeyelim. Hüner gerektirir. Eğer bir gazete yazarı, nasıl olduğunu bilmediği bir olay hakkında bile müstesna yorumlar çıkartamıyorsa geç bir kalem! Mesela şu Bülent Ersoy'un iddiaları olayı.. Ortaya, CHP lideri Deniz Baykal hakkında vahime yakın iddialar atıldı. İpler bir anda gerildi. Gazete yazarları ise overlokçular gibi çöktüler yazı makinelerinin başına yorum üstüne yorum döktürmeye başladılar. İşte cabbar basın dediğin böyle olur. Ortada "yorumluk bir durum" varsa, milleti yorumsuz bırakmayacaksın.
Kimisi şöyle diyor: Bir sosyal demokrat liderin, köşeye sıkıştırılmış bir sahne sanatçısının zor durumundan bilistifade, ücreti vekalet adı altında bile olsa fahiş para istemesi etik değildir. Kimisi ise karşı cepheden giydiriyor: Şarkıcı Ersoy, aslan gibi sosyal demokrat lidere iftira atmaktadır. Neler olduğunu tam bilmiyoruz ama konu çok lezzetli.
Peki senin yorumun ne, diyecek olursanız, tabii ki var yorumumuz, başımız kel değil. Para işini bilmem. Araya karıştığı iddia edilen isimlere bakılırsa, muhtemeldir ki, hem Deniz Baykal hem de Bülent Ersoy tufaya getirilmeye çalışılmış olabilir. Birileri, Deniz Baykal' a başka mesajlar taşırken, Bülent Ersoy'a başka mesajlar götürmüş olabilir. Maksat, Deniz Bey'in itibarını kullanarak, Bülent Ersoy'u yolmak olabilir. Deniz Bey, bir yasağın kaldırılması için dünya kadar para alacak ve bunun bir kısmını oraya buraya dağıtıp aracılık edecek cibilliyette bir kişi olmadığı için de, oynanan oyun "akim" kalmış olabilir. Nihayet ortada alınmış bir para yok!
Benim final yorumum şu: Deniz Baykal, titizliği, trendezliği, rüşvet ve benzeri hususlarda kılı kırk yarması ile müsecceldir. Bülent Ersoy ise, yasaklı yıllarda, sahne için birçok kapıya başvurmuş, bazı kötü niyetli aracılar tarafından kandırılmak istenmiş olabilir. Bunca yıl sustuktan sonra şimdi hangi sebep ve öfkeyle konuyu gündeme taşıdığı da ayrı bir soru işaretidir.
Sonuç itibariyle.. Bülent Ersoy, sahnede ve özellikle Türk sanat müziğinde insanın aklını başından alacak bir icra yeteneğine sahiptir. Bu sanatçı Türk sanat müziğinde, Deniz Baykal'ın sosyal demokraside olduğundan daha başarılıdır denilebilir. Hele bir, "Kalbime koy başını doktor, nabzımı bırak.. Gülen yüzüme değil ağlayan gönlüme bak.." okur ki köftehor, adamın feleğini şaşırtır. Fakat şimdi niçin elini Deniz Baykal'ın nabzına koymaya kalkıştığını anlamak güç.
Sonuç: Darbeli yıllar, yasaklara, şarkı söyleyenlerin bile sürüm sürüm süründürülmesine, kapalı kapılar ardında dolapların döndürülmesine elverişli ortam yaratmıştır. Bir ülkede böyle atmosferler yaratırsanız, insanların dolandırılmasını, siyasetçilerin gücünden veya itibarından yararlanılmaya çalışılmasını da normal karşılayacaksınız. Karanlık yıllar sadece pislik üretir. Türkiye'nin darbeli yıllarında yaşanan pisliklerin yanında bütün bunlar devede kulak kalır. Hiç pislik görmemiş gibi yapmayı bırakalım lütfen!
|