|
|
|
|
'Sosyetik' modacılar ve ağabeyler
Sevgiliden Torpilli Modacılar, Geçen gün gazetedeki şu haber ve röportajla hakikaten derinden sarsıldım. Bizde şimdilerde "sosyetik" diye tabir edilen bir hanım için gazetede alenen "Moda ikonu" diye başlık atılmış. Bununla da kalınmayıp onunla ciddi ciddi moda üzerine sohbet yapılmış. Bu işler artık bu kadar ucuzladı demek. Bu hanım yurdumuzun Ege Bölgesi'nden kopup gelmiş. Geldiğinde de Mudo'nun kafesinde çalışmış. Sonra da birçok hanımın yaptığı gibi meşhur bir takım ağabeylerle birlikte olup sosyetik olmuş bir hanım. Yani tek mühim özelliği zengin ve ünlü ağabeylerimizle olan yakın teşriki mesaisi
BOŞ YERE OKUDUK! Bir gün oturmaktan ve zengin ağabeylerin verdiği harçlıkları yemekten sıkılmış olacak, "Hazır şu sözde sosyeteye girmişken, bu çevreyi de edinmişken modacı oluvereyim" demiş ve piyasaya atlamış. İşte oradan buradan dergilerden kopyaladığı modellerle de ilerlemiş. Allah aşkına bu işler bu kadar basit değil. Tabii en büyük kabahat magazin basınında. Bu ablalara "modacı" falan diye payeler veriliyor onlar da kendilerini öyle zannediyor. Bizler boş yere okumuşuz, boş yere bunca sene dirsek çürütmüşüz meğer. Şöyle meşhur bir ağabey bulup modacı olsaydık ne kolay olurmuş işler! Öyle köpeksiz köyde değneksiz dolaşıp kendinizi modacı falan sanmayın! Sizden ancak terzi olur! O da yanınızda iyi bir usta var ise! Sosyetik olduğunuzu da sanmayın... Ancak ve ancak o meşhur ağabeyler sayesinde bir şey olabilirsiniz. Çünkü gerçek sosyetede (gerçi ondan da bizde pek yok da) asalet yani köklü bir geçmiş, bir kültür, bir birikim gerektirir. Öyle zengin ağabeylerle olmakla sosyete olunmuyor.
MUSKALI AĞABEYLER! Geçen gece tavlada yenildiğim için yani içki ısmarlamak zorunda kaldığım için mecburen sokağa çıktık. Mecburen çünkü inanın bu İstanbul'un yeni çehresinde sokağa çıkmak hiç hoşuma gitmiyor. Artık benim bilmediğim, hiç tanımadığım ve de tanımak istemediğim bir ekol var gecelerde. Her neyse, eve yakın diye Ortaköy'e indik, oradaki meşhur kulüplerden birine girdik ve bara doğru ilerledik. İçkilerimizi aldık ve sohbet etmeye çalışıyoruz. Arkadaşım kızgın kızgın bana "Sen biraz buraya gelsene" diye söyleniyor. Ona doğru gidiyorum, "Bu bluzu giymek zorunda mıydın?" diyor. Bir baktım ki, hırçınlaşıp duruyor. "Ne oluyor? Şuraya bir yenilgi içkisi içelim, diye geldik" deyince, "Kızım yanındaki şu herife baksana! Birazdan elimden kaza çıkacak. Seni öbür tarafa alayım dedim. Soluna baktım ondan daha beter bir şey var, ne yapacağımı şaşırdım. İyisi mi biz içkilere evde devam edelim" dedi. Şöyle sağa bakınca, inanın gerildim. Siyah gömleğini çekmiş, düğmeleri beline kadar açmış, o orman gibi göğsünün arasında kocaman muskası görünen bir ağabey şabalak şabalak gülüyor. "Yok artık" derken etrafıma şöyle bir baktım her yer o esmer bol kıllı, muskalı, muskasız cins cins ağabeylerle dolu. Evet, artık İstanbul bizim değil onların. Buyursunlar bol bol gezsinler, eğlensinler. Bu yeni gezginler sonradan görmeler sokağa bizler evlere!!!
Ayşe Brav
|
|
|
|
|
|
|
|
|