MGK öncesi

Bugün yapılacak Milli Güvenlik Kurulu'nun resmi gündeminde "terör" başlıklı bir madde yok. Gündem her zamanki gibi MGK Genel Sekreterliği'nin yapacağı iç ve dış tehdit algılamalarını da içeren durum değerlendirmesiyle başlıyor. Geçen ay son şeklini almasına karşın Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, ya da "kırmızı kitap" da gündemde yok.
Ancak şüphe yok ki terör ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır gezisiyle başlayan "Kürt sorunu denmeli mi denmemeli mi?" sorusu, bugün tartışılacak başlıklardan.
Birkaç haftadır basında bugünkü MGK toplantısıyla ilgili haberler çıkıyor. Genelde "asker uyaracak", "Asker 'Kürt sorunu ifadesiyle ne demek istiyorsunuz?' diyecek" gibisinden haberler. Biz SABAH Ankara büroda Türk Silahlı Kuvvetleri'ni konu alan haberleri aşırı titiz bir süzgeçten geçiriyor, Genelkurmay'ın da hassasiyeti çerçevesinde doğrudan TSK kaynaklarından almadığımız bilgiyi "TSK'nın görüşü" olarak yansıtmamaya çalışıyoruz. Örneğin TSK'ya yakınlığıyla bilinen kişi ya da kurumların demeçlerinin, TSK üst yönetiminin bire bir görüşü olduğunu varsaymıyoruz. Aynı şekilde bir kişi ya da kurum tarafından TSK'ya sunulan raporu TSK'nın görüşü saymıyoruz. Belki böyle yapmasak daha heyecanlı habercilik yaparız; ama yalan yanlış şeyler yazma ihtimalimiz artar.
Neden böyle titiz davrandığımız sorusunun cevabı ise basit: TSK üst kademesi, vermek istediği mesajları doğrudan kendisi veriyor. Asker şu zamana kadar terör ve kimlik konularındaki görüşlerini çok net dile getirdi. Bunlar arasında terörün en önemli gündem maddelerinden olduğu; terör örgütünün propaganda imkânlarının İngiltere ve bazı AB ülkelerinde olduğu gibi kısıtlanması gerektiği; ulusal terör politikasını düzenleyecek ve yönlendirecek terör merkezi kurulması gerektiği var. Bu konulardaki açıklamaları bizzat üst düzey komutanların ağzından duyduk.
Kimlik konusunda da ilginç açıklamalar yapıldı. Benim en önemsediğim metin, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün geçen yıl Cumhuriyet Bayramı'nda yayınladığı mesaj.
Bunlardan anlıyoruz ki; Genelkurmay, Anayasa'nın 66'ncı maddesi çerçevesinde Türk kimliğinin Türkiye'deki tüm alt kültürleri (ve etnisiteleri) içeren bir "üst kimlik" olduğu görüşünde. Zaten Genelkurmay Başkanı yine Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda "Türk yerine Türkiyeli deyince ne değişiyor? İçinde Türk yok mu? İkisi de aynı şey. Türk kimliği Türkiyeliliktir... Türk kimliğinin üst kimlik olmasından korkulacak ya da çekinilecek bir şey yok" demişti. Askere göre "Ben Kürdüm ama Türk milletinin ferdiyim" demek son derece doğal.
Başbakan Erdoğan'ın "Kürt sorunu" ifadesi kullanmasının, "geçmişte yapılan hatalar"dan söz etmesinin devlet içindeki bazı kesimlerde soru işaretleri yarattığı biliniyor. Türkiye'nin AB reformlarını büyük ölçüde tamamladığı bir dönemde "daha çok demokratikleşme" sözüyle ne tür bir yapılanma istediği merak konusu.
Peki tüm bunlar MGK'da gündeme gelecek mi? MGK'da asker kanadının bu konuda aydınlanmak istemesi, "Ne demek istiyorsunuz?" diyerek "etnik temelli tartışmaların cumhuriyetin bütününe zarar verdiği" görüşünü dile getirmesi, "bireysel demokratik hakların kolektif haklar olarak algılanması"nın tehlikelerine işaret etmesi kuvvetli bir olasılık.
Ancak yine de askerin ekonomik istikrar tablosunu önemsediği ve 3 Ekim öncesi AB ile ilişkilerin hassasiyetini göz önüne alarak Avrupa'daki Türkiye karşıtlarının elini güçlendirmek istemediği ortada. Teorik olarak Başbakan'ın 'kimlik' analizi ile Genelkurmay'ın dile getirdiği arasında büyük fark yok. Bu yüzden bu mesajların, PKK'nın siyasallaşma sürecinin tehlikesine vurgu yaparak, basında yazılandan daha yumuşak bir diyalogla verileceğini varsaymak gerekiyor.