Hükümet ile piyasaları bekleyen sonbahar sıkışması ve yol ayrımı
Piyasalarda 2.5 aylık güçlü trendin ardından önceki hafta başlayan gevşeme geçen hafta da sürdü. Yabancılarla başlayan satış eğilimi yerlilere de bulaştı. Yabancı yatırırımcı ayağında, son haftalarda petrol fiyatlarındaki artışa bağlı zayıflama olduğu belirtiliyor. Sadece Türkiye piyasası değil, diğer gelişmekte olan piyasalarda da çok küçük ölçekli çıkışlar dikkati çekiyor. Kendine özgü şartlardan dolayı Türkiye'den daha güçlü çıkışlar olurken, harekete yerliler de ivme katıyor. Anlaşılan yabancılar kadar, hatta onlardan daha çok yerliler tetikte bekliyor. Liranın aşırı değerlenmesi, hisse senedi değerlerinin yüksek düzeylere çıkması ve bu eğilimlerin 3-4 yıldan beri devam ediyor olması tetikte beklemeyi beraberinde getirebilir. Burada faizi belirtmiyoruz. Çünkü faizde reel anlamda yüksek kazanç olanağı diğer iki ana yatırım aracına göre daha fazla gibi görünüyor.
Yol ayrımı Bu sonbaharda piyasaları sıkıştıran ve belli bir kavşak noktasına doğru yaklaştıran başka gelişmeler de var. Nedir bunlar? * En önemlisi 3 Ekim düğümünün nasıl çözüleceği. AB ile müzakereler başlasa bile, 4 Ekim'den sonra hayatın daha zor olacağını artık herkes kabul ediyor. Sıkışmanın ve yol ayrımının başlıca nedenlerinden biri bu. * Sıkışmaya başka bir neden de, IMF programının nasıl yeniden rayına sokulacağı ve yürütüleceği. Bunun için hükümetin sosyal güvenlik reformunu çıkarması gerekiyor. Seçim bölgelerinden dönecek milletvekillerinin Ankara'ya taşıyacağı popülist gündem ile IMF programının gereklerini yerine getirmek bu sonbaharda hükümeti bir hayli zorlayabilir ve sıkıştırabilir. * Program ile popülizm arasına sıkışan bir hükümet, düşük olasılık ama diğer koşulların da ortaya çıkması durumunda, acaba bir erken seçime gider mi? Seçimin gündeme gelmesi ile ekonominin ve piyasaların bütün dengeleri değişebilir. Bu durum beklentilerin bozulmasıyla zaten tedirgin olan mali yatırımcıların kâr realizasyonuna gitmelerini tetikleyebilir.
Sonbahar imtihanı Hem AB ile müzakere süreci ve dış politika risklerini yönetmede, hem popülist baskılara göğüs germede ve seçime gitmeyerek siyasi istikrarı korumada, hem de IMF programına yeniden sahip çıkarak bozulan beklentileri düzetmede ve ekonomik istikrarı sürdürmede; hükümeti bu sonbaharda zor bir sınav bekliyor. Hükümet sonbaharda seçim bölgelerinden dönecek milletvekillerinin Ankara'ya taşıyacağı siyasi gündem ile ekonomik gündem arasına sıkışabilir. Yapılan kamuoyu anketleri ve kısa vadeli siyasi gelecek, iktidar partisine seçmenin gündeminin öne çekilmesini gerektirebilir. Ama petrol fiyatlarındaki yükseliş, yerli ve yabancı yatırıcıların tetikte beklemesi, AB sürecinin zorluğu, cari açığın büyüklüğü ve beklentilerin bozulması gibi gelişmeler ile piyasaların durumu, ekonomik gündemin daha fazla ertelenmesine şans tanımıyor.
Tercih ne yöne? Bu sıkışmanın aşılmasında, hükümetin tercihi ve alacağı tavır belirleyici olacak. Eğer hükümet siyaseti ön plana çıkartacak ve ekonomik gündemi geri plana itecekse, beklentileri ve piyasaları daha fazla bozacak. Bu durumda piyasalarda başlayan bozulma ivme kazanabilecek ve kısa vadeli olmaktan çıkarak orta vadeli bir harekete dönüşebilecek. O zaman da dört yıldan beri devam eden olumlu ana trendin kırılma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğiz. Şayet hükümet ekonomik gündemi ön plana çıkartarak bu sıkışmadan sıyrılma becerisini gösterebilecekse, o zaman piyasaların önü bir kez daha açılabilir. Bu kritik dönemde hükümetin alacağı kararlar ve göstereceği performans, piyasaların ve ekonominin olduğu kadar, kendisinin de siyasi geleceği açısından belirleyici olabilir. Hükümetin kısa vadede popülaritesi düşse bile gelecekte artabilir.
Sonuç "İki tavşanı birden kovalayan hiçbirini tutamaz" Türk Atasözü
|