Formula yarışı hoş bitti de...

Son iki yılda Türkiye'de yapılan uluslararası organizasyonların tamamına devlet eli değdi. Hükümet bu organizasyonlarda en tepedeki otoritesiyle devreye girerek sorunlar ortadan kaldırdı. Doğrusunu da yaptı. Son olarak, Formula 1 Türkiye Grand Prix'sinde de durum aynıydı. Bu organizasyonlar devlet eli değmemiş olsaydı, fantastik hikayelere konu olan kişilerin başka yöne çekmeye çalıştıkları çabalarla bu başarılar ortaya çıkmazdı.
Ancak, Formula 1'i diğer organizasyonlardan ayırmak gerekir. Çünkü, bu organizasyon her yıl ülkemizde yani İstanbul'da tekrarlanacak. Yani dün gerçekleşen yarışla Türkiye bir değere daha sahip olduğunu dünyaya haykırmış oldu. Ve inanın en beğenmediğimiz organizasyonu da bu olacak. Bundan sonraki yıllarda İstanbul Grand Prix'si ayrı bir değer olarak dünyaya sunulacaktır.
İstanbul Grand Prix'si Formula takvimine önceden gireceği için meraklıları programlarını yapabilecek, turizmciler daha iyi hazırlanacak, Formula 1 yarışıyla birlikte İstanbul ayrı bir paket olarak pazarlanacak.
Bu yıl ilk olması sebebiyle yaşanan sıkıntılar da gelecek yıllar ortadan kalkacaktır. Her ne kadar yurtdışındaki benzeri organizasyonlarda problemsiz değilse de, dün görebildiğim kadarıyla Formula 1 yarışlarında rol olan kurumlar ve görevliler arasında bir iletişim ve senkronizasyon sıkıntısı söz konusuydu.
Görevlendirilen elamanlar iyi eğitilmemiş. Yer ve yol göstermekten acizdiler. Güvenlik güçlerimiz ise zaten devlet erkânına odaklı olarak yollara dizilmişti. Yani sıradan bir Formula 1 meraklısına yardımcı olacak kişi sayısı yok denecek durumdaydı.
Trafik sorununa gelince; evet, Paris'te, Londra'da benzer durumlarda ya da Formula 1 yarışlarının yapıldığı başka şehirlerde (Budapeşte'nin fazla sorunlu olmadığı sanıyorum) ciddi trafik sıkışıklığı yaşanıyor. Hatta sadece karayollarında değil, raylı ulaşım sistemine sahip merkezlerde bile bu tarz organizasyonları sebep olduğu sıkıntılar söz konusu.
Fakat, İstanbul'daki Formula 1 yarışları sebebiyle trafik akışı üzerinde ciddi kafa yorulmadığı ortada. Başka ülke veya şehirlerde problemlerin yaşanmasını bir gerekçe olarak göstermek yerine, bizde bu tarz sorunların olmamasını avantaja dönüştürmeliyiz. Yani, 'başka ülkelerde var' bahanesi üretmek doğru değil.
Üstelik, Akfırat Belediyesi alanlarındaki Formula 1 Pisti'nin etrafında geniş araziler var ve park sorunu yok. Sadece karadan ulaşım imkanı olmasına rağmen alternatif güzergâhlar söz konusu. Dolayısıyla, Formula 1 yarışlarının yapıldığı İstanbul Park'ta bundan sonra çok sayıda organizasyon olacağı için sorunlarında kısa sürede çözüleceğini söyleyebiliriz.
Yazının başında ne demiştik. Devlet eli değmeseydi bu organizasyonda başarılı bitmezdi. Hatta, pist yarışlara dahi yetişemeyebilirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıkoğlu ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş'ın yoğun çabalarıyla pist zamanında bitirilerek,iyi bir organizasyona ev sahipliği yapması sağlandı.
Mesela pistin ulaşımını kolaylaştıracak bağlantı yollarıyla Başbakan'ın bizatihi ilgilendiğini biliyorum. Parasızlık sorununu da takip ederek, TOBB Başkanı'nın devreye girmesiyle de rahat nefes aldığını tahmin ediyorum.
Peki, Formula 1 pistinin işletmecisi durumundaki Motor Sporları ve Organizasyonu AŞ'ye (MSO) yüzde 30 hisseyle yön veren Türkiye Motor Sporları Federasyonu, Formula 1 Derneği ve Formula 1 Derneği İktisadi İşletmesi (yani şirketi) Başkanı Mümtaz Tahincioğlu ve arkadaşları ne yaptı? Unutmayalım, devletin, TOBB ve İTO'nun paraya koyarak ortaya çıkardığı İstanbul Park'a Tahincioğlu ve arkadaşları hiçbir şey koymadan yüzde 30 hissedarlar. 'Formula 1 patronu Bay Bernie'yi ikna etmişler' hikâyesinin karşılığında yüzde pazarlığı olmamalı.
Yarış bittiğine göre bu sorunda bitirilmeli.