Ekim ayı gündemi piyasaları sinirlendiriyor
Eylül ayına girerken piyasalar sinirlenmeye başladı. Döviz piyasası hareketlendi. Faizler hafifçe yukarı yöneldi. Eurobond'larda bir düzelme başladı. Her yıl, bu zamanlar bu tür oynaklıklar gözlerdik. Ancak bu yıl, nedenler biraz daha değişik. Ortada mevcut cari işlemler açığı, sıcak para ve yüksek kamu borcu sorunlarına ek olarak, yeniler sahneye çıktı.
Başlıca nedenler Önce, sistemin iki çapası, IMF ve AB ilişkilerinde sorunlar oluşmaya başladı. IMF yeni stand-by'ın birinci gözden geçirmesini tamamlamadan çekip gitti. Bıraktığı ev ödevlerinin Kasım ayına kadar bitirilmesine olanak yok. İkinci çapa AB ise, Fransız ve Hollandalı yöneticilerin basiretsizliklerinden hezimete uğradıkları Anayasa referandumunun sorumluluğunu üzerimize yıkmak istemesi nedeniyle yerinden oynadı. 3 Ekim'de başlaması öngörülen müzakerelere gölge düştü. Bu iki çapayı sağlam tutmada önemli bir işlevi olan ABD yönetimi ise, yakın geçmişteki olaylardan kaynaklanan burukluğu geçmeden ve bizden istedikleri konularda somut adımları attığımızı görmeden ağzını bile açmak istemedi. Bu gelişmeleri, son haftalarda uluslararası bazı kurumlarca yayınlanan raporlardaki değerlendirmeler ve soru işaretleri izledi. Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) raporu, yakın gelecekle ilgili risklerin fazlalaştığına işaret ederek, piyasaların güveni sarsılabilir uyarısını yapıyordu. İngiliz kredi değerleme kuruluşu Fitch ise, AB ilişkilerindeki sorunları temel alarak, politik faktörlerin önemli risk yarattığını vurguluyordu. Bunu Standard and Poor's'un aynı paraleldeki değerlendirmeleri izledi. Hükümet ise bu gelişmelere sessiz kaldı. Özel sektörde gözlenen devir ve birleşmelerdeki hareketlenme yanında, tek olumlu adım özelleştirme konusunda atıldı. Böyle ortamda bir de dalgalı kur rejimi mevcuttu. Her isteyen döviz alıp sistemden çıkamazdı. Panik yaratılırsa, herkes kaybedecekti. Bunun bilinci ile bazıları önceden davranarak sistemden "yavaşça" çıkmak istediler. Bunu gören piyasanın morali daha fazla bozuldu.
Şimdi ne olacak? 3 Ekim yaklaştıkça sinirler biraz daha gerilecek. Bu durumda riskleri azaltmak görevi hükümete ve piyasalara düşüyor. Hükümetin IMF ilişkilerine yapacağı bir şey yok. TBMM tatilde. IMF sözcüsünden bir iki olumlu demeç alınsa dahi bunun etkisi az olur. Ancak, hiç yoksa, faiz dışı fazlanın öngörülen hedeflerde gerçekleşmesi için çaba sarf etmesi, % 6,5 oranını aşağı çekecek davranışlardan sakınması ve özelleştirmede kısa sürede önemli sonuçlar alması havayı yumuşatacaktır. Piyasalar ise, "kendi kendini besleyen karamsarlığın" derecesinin artmamasının, çıkarları açısından uygun olacağını unutmamalıdırlar. Bu "karamsarlığın", "paniklemeye" dönüşmemesi gerekmektedir. Kanımca, zaman zaman sistemde gözlenen benzer sinirlenmeler gibi, bu son olan da 3 Ekim sonrası yerini "normal"e bırakacaktır. Ancak burası Türkiye. Sinirleri bozacak olaylara her zaman açık bir ülke. Bunu unutmayalım.
|