Gazze'den sonra
İki milliyetçiliğin yüzyıllık çatışmasında önemli bir eşik geçildi. İsrail ordusunun ve polisinin Gazze Şeridi'nden çıkmaya direnen yerleşimcileri bulundukları yerleri terk etmeye zorlamaları, Ortadoğu sorununda kritik bir gelişme sayılmalı. Bundan sonra hızlı bir süreçle nihai barışa gidilmesini ise beklememek gerekir. Barışa giden yol uzun, meşakkatli ve henüz tamamlanmamış bir yoldur. Ariel Şaron, Batı Şeria ve Gazze'de yerleşim bölgelerini yaygınlaştırma politikasının mimarı ve işgal altındaki tüm toprakların İsrail'de kalması siyasetinin önde gelen savunucularındandı. Sonunda kendisinin on yıl önce hayalinden bile geçiremeyeceği bir adımla Gazze'yi boşalttı. Üstelik bu siyaseti tek taraflı olarak tasarlayıp uyguladı. Filistin tarafına söz hakkı tanımayarak, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı da zayıflattı. Geçtiğimiz iki yıl içinde Şaron, birbiri ardına gelen ve zemini yoklayan beyanlarıyla önce bir Filistin devleti fikrini kabullendiğini gösterdi. Ardından aslında İşçi Partisi'nin platformunda olan duvar projesini benimsedi. Tüm olumsuzlukları bir yana duvar yüzünden İsrail ve Filistin arasına fiilen bir sınır da çizilmiş, yani ayrılık kabullenilmiş oldu.
Yahudi nüfusu geçecekler Bu çerçevede Gazze'den ve Batı Şeria'daki dört yerleşim bölgesinden çekilme kararının alınmasını ve uygulanmasını bir stratejik ricat olarak görmek daha doğru olur. Ürdün nehri ile Akdeniz arasındaki toplam nüfusta, Filistinli nüfus bu yılın sonuna kadar Yahudi nüfusu geçmiş olacak. O durumda da ya Yahudi devleti hevesinden, ya da İsrail'in bir demokrasi olduğu iddiasından vazgeçmek gerekecekti. Temel meselesi İsrail'in Yahudi devleti niteliğini korumak olan Şaron, bu ricatla demografik bombayı etkisizleştirdi. Filistinliler açısından bakıldığında İsrail'in Gazze'den çekilmesi, direnişlerinin bir zaferidir. Tüm gazeteler yaşananı özgürlüklerine kavuşmak olarak tanımlıyor. İsrailli gazeteci Aluf Benn'in de yazdığı gibi "Filistinliler yerleşim bölgesi projesinin sonuçsuzluğunu, gücün sınırları olduğunu, uluslararası meşruiyetin kale alınması gerekliliğini İsrailliler'in bilincine kazıdı ." Özellikle Gazze'de bu çekilmenin baş sorumlusu olarak Hamas'ın görüldüğüne ise şüphe yok. Ancak buradan yola çıkarak çekilme sonrasında şiddet yoluyla daha fazla siyasi getiri elde etmeye çalışmak, Filistinliler'e büyük zarar verecektir.
10 ay daha başka adım olmaz Kaldı ki Filistinliler'in çok daha acil sorunları var. Halen kanunsuzluğun ve kuralsızlığın kol gezdiği Gazze'de düzenin nasıl kurulacağı meçhul. Fakirlik, yolsuzluk ve şiddet diz boyu. Özellikle Mahmud Abbas, ekonomik olarak Filistinliler'e somut bazı kazanımlar sunmak zorunda. Filistinliler arası şiddetin önlenip önlenemeyeceği, Gazze'den İsrail'e yönelik saldırılar yapılıp yapılmayacağı ise Filistin yönetiminin uluslararası sistemden devlet kurma çabaları için destek alıp alamayacağını belirleyecek. İşlerin bundan sonrasını güçleştiren en önemli faktörlerden biri, tarafların önceliklerinin farklı olması. Filistinliler hemen nihai çözüm müzakerelerine oturmak istiyor, Şaron'un ise mayıs ayındaki seçime kadar yeni bir adım atması zor. Bu nedenle önümüzdeki 6 ile 10 aylık süre içinde herhangi bir anlamlı gelişme beklenemez. Zaten Filistinliler'in de ocak sonunda seçimleri var. Bunun da ötesinde tarafların nihai çözümle ilgili fikirleri nerdeyse bağdaştırılamayacak kadar birbirinden uzak. İsrail'in tek taraflı çekilmesi Filistin sorununda tünelin ucunda ışık görüldüğü anlamına gelmiyor. Ancak kararlı ve etkili bir Amerikan siyaseti, umudun muhafaza edilmesini sağlayabilir.
|