| |
6 yıl geçti, peki kaç yıl kaldı?
Hani 17 Ağustos 1999'u miladın sıfır yılı ilan etmiştik? Hani artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı? 6 yıl sonra, "Aynı hamam aynı tas" düzeni sürüp gidiyor... Bunu dehşetle anlamak için Afet İşleri Genel Müdürü Neşet Özdemir'in "cek-cak"larla dolu açıklamasına göz atmak yeterli....
Japonya'da dün 7.2 büyüklüğünde deprem oldu. Tokyo'da gökdelenler beşik gibi sallandı. Ama ne can kaybı oldu, ne de bir spor salonunun tavanı dışında çöken bir bina. Sadece 50 kadar yaralı var. Hiçbiri ağır değil. 12 Kasım 1999'da Düzce'yi vuran deprem de 7.2 büyüklüğündeydi. Bilançosunu hatırlıyor musunuz? 845 ölü, 4.948 yaralı. Ayrıca 3.395 bina yıkıldı, 12.939 konut ile 2.450 işyeri ağır hasar gördü. Dünya Bankası risk yönetimi birimince hazırlanan raporlarda, aynı büyüklükte iki depremin bilançoları arasındaki farka neden olarak "Afete hazırlık önlemleri" gösteriliyor. Resmi rakamlara göre 18.847 kurban alan, ekonomiye 24.5 milyar dolarlık darbe indiren 17 Ağustos'un 6'ıncı yılında Türkiye bu "fark"ı ne kadar kapatabildi acaba? Ulusal Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan'ın tespitleri ile konunun bir numaralı yetkilisi olan Afet İşleri Genel Müdürü Neşet Özdemir'in açıklamalarını karşılaştırmak bile tabloyu göstermeye yeterli. Buyurun: Eyidoğan: Yara sarma yerine risk azaltma politikalarına öncelik veren yeni bir "Afet Yönetim Sistemi" kurulamadı. Özdemir: Afet Yönetimi Stratejik Planı hazırlıkları sürüyor . Eyidoğan: İmar ve afet mevzuatı 1999 depremlerinden elde edilen dersler doğrultusunda yeniden düzenlenmedi . Özdemir: İmar, Afet, Yapı, Yapı Denetim kanunları yeniden düzenleniyor. Eyidoğan: Zararı azaltmada önemli araçlar olan mikrobölgeleme, kentsel risk etkenlerini belirleme, zarar azaltma planları gibi yeni imar araçları geliştirilemedi. Özdemir: Mikrobölgeleme çalışmalarının mahalli idarelerle ilgili mevzuatta yer alması sağlandı, ancak standartlarının belirlenmesi çalışmaları sürüyor . Eyidoğan: Ülke genelinde depremlerin kaydedilmesi, izlenmesi, değerlendirilmesi, arşivlenmesi için ulusal sismik ağlar, afet bilgi bankası ve afet bilgi sistemleri kurulması konularında olumlu adım atılmadı. Özdemir: Ulusal Deprem İzleme ve Değerlendirme Merkezi'nin kurulması çalışmalarına devam ediliyor. Yani mevzuat ve risk azaltma önlemleri açısından herşey hazırlık aşamasında!
Su uyur, fay uyumaz Oysa Türkiye'nin, hele İstanbul'un boşa geçirecek bir günü bile yok. Zira 17 Ağustos'tan sonra uzmanların "Önümüzdeki 30 yıl içinde meydana gelmesi olasılığının yüzde 62 olduğunu" açıkladıkları ve ürpertici hasar tahminleri yaptıkları, büyüklüğü 7'nin üstündeki İstanbul depremine bir yıl daha yaklaştık . Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'nın dediği gibi "Pamukova-Bilecik tarafındaki hatlar harekete geçmek için gün sayıyor." Ve İstanbul'da acilen takviye edilmesi gereken 478 okul binasından bu yıl sadece 36'sına el atılabilecek. Çünkü kaynaklar o kadarına imkan verebiliyor. Üstelik incelenmesi bitmemiş 1.783 okulun durumu da bilinmiyor. Uzun sözün kısası; 17 Ağustos toplumu deprem konusunda bilinçlendirdi, yüzde 93'ü birinci derecede deprem kuşağı olan coğrafyada yaşadığımız gerçeğine alıştırdı. Ancak o bilinci ortak akıla dönüştürmeyi beceremedik . Ortak akıl yaratamayınca da kimimiz tevekküle sığındık, kimimiz "O zamana kadar kim öle, kim kala" tesellisine sarıldık, kimimiz de bireysel kurtuluş arayışlarına yöneldik. Dünya Bankası uzmanlarından Eugene Gurenko doğal afetler raporunda bir gözleminden söz ediyor: "Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda hükümetler kendilerini sadece afet sonrası çalışmalardan sorumlu tutuyorlar. Afetleri takdiri ilahi kabul edip, zarar azaltıcı önlemleri düşünmüyorlar bile Türkiye'nin de o kapsamda sayılmamasını istiyorsa, hükümet toplumsal seferberlik ilan etmeli. Hemen! Hemen!
|