| |
|
|
Can bedelini mahkemeler ödetmeli..
Canı yananlar mahkemelere baş vurmadıkça, mahkemeler, gerçekten can yakacak cezalara hükmetmedikçe, ihmal sonucu ölmeye devam edeceğiz.. Ölen ünlü biri olunca gazetelere yansıyor.. İlhami Soysal, Adnan Kahveci, Metin Oktay, Kerim Tekin, Ajlan Büyükburç, Nilgün Kışlalı (Ahmet'in eşi) ve Mehmet Tacettinoğlu, hep Karayolları'nın hatası, ihmali, yanlış ve eksik uygulaması sonunda can verdiler.. Çoğu da mıcır kurbanı oldu.. İsimsizlerle liste yüzleri aşar.. Karayolları bu ülkenin en çalışan kamu kuruluşlarından biri.. Aslında alkışa layıklar.. Yolları, trafiğin en yoğun olduğu yaz aylarında tamire de mecburlar. Türkiye ikliminde bu iş kışın mümkün değil.. Yol tamirinde mıcır dökmek en çok rastlanan iş.. Mıcır, hızla giden arabaya buz etkisi yapıyor. Öyle kaygan hale geliyor ki yol, direksiyon devreden çıkıyor. Ya yolun dışına düşüp takla atıyorsunuz, ya karşıdan gelene bindiriyorsunuz.. Peki önlem?.. Çok belirgin, çok etkili uyarı levha ve ışıkları.. Daha mıcırlı bölgeye yaklaşırken, sürücü, belanın ilerde kendisini beklediğini, hızını düşürmesi gerektiğini bilecek.. Bu yapılıyor mu?.. Hayır.. Yapılan da eksik, baştan savma, cezadan kurtulunsun kabilinden.. Ben uygar batı ülkelerinde de karayollarında çok gittim. Bizde de.. Orada kör olsanız, kilometreler öncesinden, ilerde hızınızı kesmenizi gerektiren bir sorun olduğunu, hem de mutlak ışıklı uyarılarla öğrenirsiniz.. Bizdekiler komik.. Uyarı bile değil.. Daha kötüsü.. Türkiye'de karayollarının çoğunda yol çizgisi yok. Yolun ortası neredir, yanda bitişi neredir, hele karanlık bir gecede bilmeniz mümkün değil. Ya yoldan çıkar, ya karşıdan gelene toslarsınız, az biraz dalgınsanız.. Şimdi zurnanın zırt dediği yere geliyorum.. Karayolları diyor ki.. "Olanaklarımız bu kadar.." Hayır.. Bedeli insan canı olduğu zaman, hiçbir "Olanak" özrü kabul edilmez.. Edilemez.. Efendim İzmir'de Üniversite Oyunları var diye araç ve eleman yoğunluğu oraya kaydırılmış da, bu yüzden mıcır yolda uzun süre kalıyor, çizgiler çizilemiyormuş.. Buna "Özrü kabahatinden büyük" derler.. Bütün Üniversite Oyunları, bir Mehmet'i geri getirebilir mi?. Çözüm!.. Çözüm hukukta.. Böyle kazalarda canı yananlar, sebep olan kurumlar aleyhine ağır tazminat davaları açmalılar.. Mahkemeler de "Tazminat alanı zengin etmez" saçma ölçüsünden sıyrılıp, ibret-i alem öyle cezalara hükmetmeliler ki, kurumlar kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalsınlar. Bu ülkede bugüne dek yoldaki mıcırın varlığı, ya da çizgilerin yokluğu, uyarıların eksikliği yüzünden verilmiş devasa bir tazminat örneği var mı?.. Yok.. O zaman, karayollarında birer birer ölmeye devam edeceğiz.. Ben de her ihmal ölümünden sonra bu tür yazılara devam edeceğim.. Kim bilir kaçıncı bu "Ağır tazminat" yazım.. Hâlâ bir örnek bekliyorum, yıllardır..
Bu arada.. Emniyet kemeri takmamayı hâlâ bir marifet, bir hava sayan "Efendim hareket imkânım daralıyor" diyenler ibret aldılar mı acaba?. Mehmet kemer takıyor olsaydı, hastaneye bile gitmeyecek, ayakta tedavi görecekti. Bir iki sıyrık.. Araba sapasağlam duruyor çünkü.. Eşi ve kızında da bir şeycikler yok.. Mehmet niye öldü?.. Arabanın ön camından fırlayıp yere çarptığı için.. Kemer onun fırlamasını önleyecekti.. Hâlâ takmamakta ısrar edin olur mu?.. Hâlâ arabayı kullanan yakınınıza kemer takması için ısrar da etmeyin!.. Benim içinde bulunduğum arabada kemer takmamak yasaktır. Takılmadan araba gitmez..
|