| |
Kim okur kim yazar?
Okuyucuların yüksek huzurunda açıklıyorum: Bir insanın bizim yaptığımız işi yıllarca sürdürebilmesi ve topluma çok yararlı bir iş yaptığına sahiden inanması için af buyurun bir miktar kafadan kontak olması gerekir. Bazı insanlar herhalde, " Allah seni hayatın boyunca problemsiz bırakmasın " şeklinde bir beddua aldıkları için gazeteci oluyorlar. Ki durup dinlenmeden kendilerini hiç ilgilendirmeyen konularla boğuşup dursunlar! Gazete yazı işlerinde çektiğimiz çileler yetmezmiş gibi, sağ olsun yöneticilerimiz tuttular " Madem çok istiyorsun al sana yazarlık " deyip, bu işi üzeremize yıktılar, yıllardır dünyanın ve memleketin sorunlarıyla boğuşuyoruz, bir bu kadar daha yazmak nasip olursa eğer, kesin biliyorum ki, sabah yürüyüşlerinde artık kendi kendime sesli konuşmaya, ona buna küfür etmeye başlayacağım. Allah'tan ki, Bakırköy'e yakın oturuyorum, tedavi olanakları sınırsız.
Bazen düşünüyorum: Türkiye'de bir Kürt sorunu varmış!.. Tamam, olabilir de ben çıkarmadım ki bu sorunu! Gelir dağılımı dengesizliği almış başını gitmiş. Ama onun da faili ben değilim. Asgari ücreti de bana bıraksalar, kafadan 1000 lira yapardım ama soran yok! Sürücülerin karayollarında takla atmasında da hiçbir sorumluluğum yok, çünkü mıcırları ben dökmüyorum.
Fakat şekilde gördüğünüz gibi, hafta yedi, gün sekiz makinenin başına çöküp, her türlü meselede uygun bir " fetva " yumurtlamak için kendimizi paralamaktayız. Geçen hafta, birçoğumuz don ve plaj uzmanı kesildik. Medeni bir donun nasıl olacağını tartışanlar bile çıktı.
Aramızda işbölümü bile var. Kimisi, Taksim'deki AKM binasının yıkılmasının ne kadar elzem olduğunu, " mimari gerekçeleri " ile ortaya koymakta. Kimisi, ekonomiye şırınga edilmiş 6 milyar doların peşinde. Kimisi turizme akıl verirken, kimisi vatan hainliğinin simyasını araştırmakta.
Sürekli ciddi yazılar yazdığın zaman da, en başta kendin kendi yazılarından sıkılmaya başlıyorsun, o sebeple değişik konulara dalayım diyorsun, o zaman da konunun uzmanları ile papaz oluyorsun. Geçen hafta yazıya tuz biber olsun diye, Einstein'ın E=mc2 eşitliğine, " maddenin enerji denkliği formülü " diyecek oldum, yemediğim fırça kalmadı. Böyle bir risk de var tabii. Bırak sana ne?
Son konumuz Larnaka-Atina seferini yaparken dağa çakılan uçağın düşüş sebeplerini araştırmak idi. Komik olan nokta, bunca tecrübeli pilottan bir tekinin bile ağzını açmamasına karşılık, kendilerine " havacılık uzmanı " süsü vermiş gazetecilerin yorum üstüne yorum yapmasıdır. Böyle kritik konularda, işin uzmanlarının bazı ihtimaller ve senaryolar üzerine konuşmaları beklenir ama nafile.
Türkiye'de sık sık gündeme gelen temel hukuk meselelerine karşın, siz hiç hukuk profesörlerinin açıklama yaptığını, duydunuz gördünüz mü? O zaman ne oluyor? " Tahliye " ile " Beraat "i karıştıran adamlar, hukuku yorumluyorlar. Hayatlarında 5000 doları bir arada görmemiş adamlar da, milyarlarca dolarlık özelleştirmeleri ırgalıyorlar. Eğlenceli de olmuyor değil ama.
|