| |
AB-İran krizinin Türkiye'ye etkisi
Dünya Hiroşima’ya atılan atom bombasının 60’ıncı yıldönümünü hüzünlü törenlerle anarken, yanıbaşımızda, İran’da bir nükleer kriz patlak vermek üzere. Sonuçlarını kimsenin kestiremediği, ancak zaten kan gölüne dönmüş coğrafyamızı kıyametin eşiğine getirecek bir kriz..
6 Ağustos 1945'te Pasifik'teki Tinian adasından havalanan B29 bombardıman uçağı "Enola Gay", birkaç saat sonra Japonya'nın Hiroşima kentine ulaştı. 580 metreye kadar alçaldı, "Little Boy" adlı 4500 kiloluk bombayı bıraktı. Kaptan pilot Theodore Van Kirk, 180 derecelik dönüşle uzaklaşırken, 45 saniye sonra mantar biçiminde 4 bin derecelik ateş küresi yükseldi. Kirk saatine baktı: 8'i 15 dakika 17 saniye geçiyordu. Ve dünya yeni bir çağa giriyordu. Hayatın pamuk ipliğine bağlı hale geleceği dehşet çağına... Hiroşima'daki törenlerde "Nükleer silahlar insanlığın sonunu getirecek" uyarısının yapıldığı saatlerde, İran da yemin ederek göreve başlayan yeni Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın ağzından AB'nin öneri paketini reddedeceğini açıkladı. İngiltere, Fransa ve Almanya'nın hazırladığı paket, İran'ın nükleer silah üretmeme taahhüdüne karşılık sivil amaçlı programına yakıt sağlamayı, ayrıca siyasal ve ekonomik açılımlara destek olmayı öngörüyor. Tahran'ın bugün Avrupa'ya iletmesi beklenen kesin yanıtı "Uranyum zenginleştirme programına devam" olursa, diplomatların ifadesiyle, "Musaddık krizi"nin benzeriyle karşılaşılacak. 1951'de iktidara gelen Başbakan Dr. Muhammed Musaddık petrolü millileştirince CIA darbesiyle devrilmiş, sürgündeki genç Şah Rıza Pehlevi tekrar tahta oturtulmuştu. İran'ın nükleer pazarlığında yeniden sertleşmesini kimileri mollaların Ahmedinecad'ın kriz yönetme yeteneğini test etmek isteğine bağlıyor, kimileri herşeyi göze almasına, kimileri de Batı'nın çaresizliğini görmesine.
Reddederse, ne yapılabilir? Gerçekten de, İran geri adım atmazsa, konu Atom Enerjisi Ajansı'na taşınacak, onun hazırlayacağı rapor BM Güvenlik Konseyi'ne götürülecek. "Gereğinin yapılması için." Yani tecrit, ambargo, yetmezse askeri operasyon! Ancak İran'ın nükleer programına yardım eden Rusya ve Çin'in böyle bir karar tasarısını veto etmelerine kesin gözüyle bakılıyor. Bir an için veto edilmediğini varsayalım. Ambargo uygulanabilir mi? Örneğin İran'ın petrol ihracatı engellenebilir mi? Hele dünyada petrol arzının talebin altında kalmaya başladığı dönemde. Günlük arz ile talep arasında 2-3 milyon varillik açığın (İran'ın ihracatının yarısı) başta ABD olmak üzere Batı ekonomilerinde müthiş bir çöküntüye yolaçacağı raporları ortadayken. Ya askeri operasyon? Aklınızdan çıkarın. Afganistan ve Irak bataklığında çırpınan ABD ve müttefikleri, bir cephe de İran'da açmayı asla göze alamaz. Almaya kalkarsa, "Dördüncü Dünya Savaşı" denilen kıyamet işte o zaman kopar. Sonuç: İran çok büyük ödünlere rağmen Avrupa'nın önerilerini kabul etmezse, ABD'ye göre 2010, İsrail istihbaratına göre ise 2008'de nükleer silaha kavuşacak. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin, İsrail, Hindistan, Pakistan'dan sonra 9'uncu nükleer güç olacak. Kuzey Kore'yi de katarsak 10'uncu. Daha önemlisi, Ortadoğu'da İsrail'den sonra bir de İran nükleer tehdidiyle (Klasik formülle söylersek; "Siyonist tehdit"ten sonra "Şii tehdit"le) karşı karşıya kalacak bölgesel güçler de dehşet dengesinin öbür kefesine oturmanın yollarını arayacaklar. En başta Mısır ve Suudi Arabistan. Ya Türkiye? Zaten İstanbul'a kadar ulaşan "Şahap" füzeleri üreten İran'ın bir de nükleer silaha sahip olmasına seyirci kalabilir mi? Kalacak mı? Bizce kesinlikle hayır. Ve iki seçenekten birine yönelecek: Ya "Stratejik ortaklık" ve "NATO ittifakı" üstünden ABD'nin şemsiyesi altına girmek. Ya da kendi bombasına sahip olmaya çalışmak. Ne dersiniz; hangisini seçelim?
|