İstikrarın acısı...
Küçük ve orta boy sanayi tesislerinin yerleşik olduğu bölgelere girildiğinde, binaların üzerinde iki yafta göze çarpıyor: - Vadeli satış... (-ki 36 aya kadar çıkan var) - Satılık işyeri... Ankara'nın OSTİM, GİMAT ve Siteler gibi önemli iş merkezlerindeki işletme sahipleri ile bire bir konuştuğunuzda cümleleri de benzer: "Siftahsız kepenk indiriyoruz, batıyoruz..." Son altı aydır senet ve çek protestolarında yüksek artışlar olduğunu da kayda geçiriyorlar. Nitekim, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün de dün bu durumu doğruluyor. Büyük krizin yaşandığı 2001 yılında, 1 milyon 199 bin 329 senet çek karşılıksız çıkmış. Son altı ayda arkası yazılan edilen çek sayısı ise 533 bin...
Sineye çekip oturma Aygün, geçmiş yıl örneklerinden yola çıkarak, çek ve senet protestolarında yılın ikinci yarısındaki artışın üçte iki oranında yükseleceğini iddiasında. Bu veriler değerlendirildiğinde, bir kriz tepkisinin olması beklenmez mi? Soruya, hem Aygün, hem de işletme sahipleri benzer gerekçeyle yanıt veriyor: "Siyasi istikrarsızlıktan çok çektik, kimse uyum bozan olmak istemiyor. Sineye çekip oturuyor..." TOBB bünyesinde benzer hesapları yapan sadece Aygün değil. Son günlerde küçük ve orta sınıf işletmecinin patronu TOBB'da hükümetin bilançosu da masaya yatırılıyor. Son 6 aylık bütçe rakamlarına bakıldığında faiz dışı harcama içindeki genel giderlerin payı geçen yıla göre yüzde 42 oranında artmış. Buna karşılık, örneğin Kurumlar Vergisi tahsilatı yüzde 58 oranında düşmüş. Maliye Bakanlığı'ndan ise Kurumlar Vergisi'nde indirim yapılacağına ilişkin haberler yayılıyor.
KDV'de artış TOBB yöneticisi verileri ortaya koyduktan sonra, şöyle diyor: "Alamadığınız vergiyi bağışlamak kolay. Ancak bu açığın da kapanması lazım. Bunun arkasından 2 puanlık KDV artışı gelirse şaşmamalı..." Döviz kurunun ihracatı sürdürülemez hale getirmesine ilave olarak akaryakıtta elde olmayan yükselişe bir de KDV artışı eklenmesi ihtimalinin sonuçlarını yorumsuz bırakıyor. Özetle; AKP'yi iktidara taşıyarak "ihtilali gerçekleştiren" Anadolu sermayesi huzursuz. Bugüne kadar desteklemelerle ayakta kalmış veya bir şekilde kendini kurtarmış Anadolu sermayesi, bu dönemde "ölen ölür kalan sağlar bizimdir" anlayışıyla kendisine yaklaşılmasına öfkeli. Ancak şu gerçeği de kabul ediyor; enflasyon düştükçe sıkıntı daha da büyüyecek...
Güney İtalya örneği Nitekim, geçmişte enflasyonu makyaj olarak kullanan bu kesimin, gerçek yüzü ortaya çıktı. Bir zamanlar Güney İtalya'nın yaşadığına benzer sıkıntı bugün Türkiye'de gerçekleşiyor. Güney İtalya'da çözüm küçük işletmelerin birleşmesiyle bulunmuştu. Şehir bankaları bir araya gelerek, son günlerde Türkiye'deki özelleştirmelere ilgisiyle ünlenen UniCredito gibi daha güçlü bankaları kurmuştu. Tatlı kar döneminden vazgeçip, birleşerek ve yüksek teknolojiyi kullanıp, kurumsal kimlik kazanarak kendilerini kurtarmıştı. Serbest pazar ekonomisiyle gerçek anlamda yüz yüze kalıp, büyümeyi başarmıştı. Türkiye de bu süreci yaşayacak. Sorun ise bu kesimdeki sanayicinin bir araya gelememesinde... İki kardeşin dahi bir şirketi paylaşamadığı göz önüne alındığında, daha fazla sayıda firmanın nasıl bir araya geleceğine formül bulunması gerekiyor. Burada en büyük sorumluluk da küçük ve orta büyüklükteki sanayicinin patronluğunu yapan TOBB'a düşüyor. Bankacılığı rehabilite ettikten sonra, orta büyüklükteki özel sektöre "kalan sağlar bizimdir" diye bakmakla eleştirilen hükümete gelince; Muhtemel iflasların yaratacağı sorunlara sosyal güvenlik ve işsizlik de eklendiğinde ortaya çıkacak sosyal patlamayı görmezden gelmemesi gerekiyor. Not: Bugünden itibaren yazılara kısa bir tatil arası...
|