|
|
Kurumsal bonolar yolda
Türk finans sisteminin bir gereksinimi daha karşılanıyor. Sabah Ekonomi'den Rahim Ak'ın haberine göre, Koç Finans bono çıkarma hazırlığı içinde. Özel sektörün uzun yıllardır yararlanamadığı bono piyasasının yeniden canlanması, daha bir çok kurumun bu piyasaya girme olanağının doğması, Türk finans piyasalarının derinleşmesi açısından önemli bir gelişme. Türkiye son yirmi yılda, hisse senedi ve bono piyasalarının kamu ve özel sektörce ayrı ayrı paylaşılmasına sahne oldu. Bono piyasasının hakimi kamuydu. Hisse senedi piyasasına ise özel sektör damgasını vurmuştu. Kamunun güçlü kuruluşları özelleştirme nedeniyle İMKB piyasasında yer almalarına karşın, özel sektör kamunun bono ve tahvil piyasalarındaki hakimiyetini kıramadı. Bu piyasaya giremedi.
Koşullar oluştu Şimdi bono piyasasına özel sektörün de girebilmesine olanak tanıyan ortam yavaş da olsa oluşuyor. Bunun detaylarına bir göz attığımızda, bono ve tahvil piyasasından özel sektörün de yararlanabilmesi için, geçmişte gözlenemeyen, 4 temel koşulun gerçekleşmesi zorunluydu. Bu dört temel koşuldan birincisi, enflasyonun tek haneli rakamlara inmesiydi. Bu, gerek maliyetlerin düşürülebilmesi, gerekse belirsizliğin azalarak ilerinin görülebildiği bir ortamın yaratılması için olmazsa olmaz şarttı. Halen enflasyonist bekleyişler tam yerine oturmuş olmasa da, yüksek enflasyonun belirsizliği ve bunun getirdiği sağlıksız ortam önemli ölçüde ortadan kalktı. Büyük bir hata ve cahillik yapılmaz ise, düşük enflasyonun devam edeceğine inanç piyasalara hakim. İkincisi, TL'ye güvenin gerekliliği. Enflasyonun düşüşü ve geçen yılki YTL'ye geçiş operasyonunun başarı ile tamamlanması Türk Lirası işlemlere güveni arttırdı. Burada parantez açıp, bir gerçeği vurgulamadan geçmeyelim. Ülkemizde en kolay unutulan şey başarıdır. Geçen yıl, YTL'ye geçmeden önce "ne olacak halimiz"i tartışıyorduk. Bunlar bitti. YTL operasyonu büyük bir başarı ile gerçekleşti. Paramıza güven arttı. Buna bağlı olanaklar da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Bir başka önemli koşul ise, kamunun finansman gereksiniminin azaltılmasına yönelik politikaların uygulanması ve olumlu sonuç alınmasıydı. 1980 yıllarının ortalarında yapılandırılan bono ve tahvil piyasaları kamuya yaradı. Finansman açıklarını buradan gidermeye çalıştı. Sonunda her finans olanağına uzanarak ondan da yararlanma isteği sistemi çarpıttı. Piyasalardaki borç verilebilir fonların tamamına yakın kısmını kamu silip süpürmeye başladı. 1999 yılı sonuna gelindiğinde kamu sektörünün borçlanma gereksinimi milli gelirin yüzde 24,2'sine ulaşmıştı. Artık kamunun gideceği yer kalmamıştı. Bu nedenle, 2000 yılı programı yürürlüğe konuldu. Kamunun borçlanma gereksinimi 2004 yıl sonunda milli gelirin yüzde 7'sine düşürülünce, özel sektöre de bono piyasasında yer açıldı. Dördüncü koşul, özel ve kamu sektörünün bono ve tahvil borçlanmalarında vergi açısından eşitliğin sağlanmasıydı. Bu da 2006 yılı başından itibaren gerçekleşecek. Bu dört koşulun yavaş da olsa yerine getirilebilmesi sonucu oluşan finans altyapısı, özel sektöre fon sağlama açısından bir kapıyı daha açıyor. Kapıyı ilk aralayacak olan finans bonolarına, vadesi daha uzun tahvil çıkarma işlemlerinin de ekleneceğini sanıyorum. Enflasyon düşük düzeylere inince, geçmiş yıllarda ne gibi olanaklardan yararlanamadığımızı daha iyi anlıyoruz.
|