|
 |
 |
 |
 |
Rumlara açık kapı kalmadı
|
|
Bakan Gül Ek Protokol'ü SABAH'a değerlendirdi: "Artık müzakerelerin önünde bir engel yok" "EK Protokol'den Türkiye hiç zarar görmeyecek. Metni en iyi hukukçular hazırladı... Rumlar Adalet Divanı'na gidemez. Şeffaflık anlayışımız gereği Ek Protokol'ü Meclis'e göndereceğiz..."
Uyum protokolünde son söz Meclis'indir
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, imzalanan Ek Protokol'ün Meclis'e götürüleceğini söyledi. Gül, atılan bu imzadan sonra müzakerelerin önünde engel kalmadığını belirtti.
Türkiye Gümrük Birliği Ek Protokolü'nü imzaladı. Aynı zamanda yayınladığı deklarasyonla Güney Kıbrıs'ı resmen tanımadığı açıkladı. İç ve dış tepkilere, değerlendirmelere neden olan bu geleşmeler üzerine Dışışleri Bakanı Abdullah Gül'le görüştük. Protokolün imzalanmasıyla ilgili eleştirileri değerlendiren Bakan Gül, sorularımızı şöyle yanıtladı:
* Ek Protokol'de "Kıbrıs Cumhuriyeti" ibaresi kullanılıyor, deklarasyonda ise "Güney Kıbrıs Rum Makamları" deyimi. Bu iki farklı ifadenin hukuki bazı sıkıntılara yolaçabileceğine ilişkin iddialar var. Bu ifadeleri çok ölçerek Avrupa Birliği terminolojisinde varolan ve kullanılan kavramlara göre belirledik. Bizim kendi kendimize kullandığımız, sadece bizi bağlayan ifadeler değil. AB dökümanlarında da aynı şeyleri görürsünüz bunlara çok dikkat ettik. Ve bunu herkesin duyacağı, bileceği göreceği dokümanların içine koyduk.
* Efendim Sayın Blair'den bazı AB üyelerinin müzakere çerçeve belgesine sürpriz bazı olumsuz şeyler ekleme girişimleri olmayacağına ilişkin bir güvence alabildik mi veya kendisi böyle bir güvence verdi mi? O görüşmemiz müzakere çerçeve belgesiyle ilgiliydi. Oraya her ülke kendi açısından bir şey koymak isteyebilir bir şey çıkartmak isteyebilir. Avrupa Birliği üyelerinin ortak tespit edecekleri bu pozisyonu bize kabul ettirmek için uğraşacaklar. Biz de kendi pozisyonumuzu tespit edeceğiz. Zaten bir pozisyonumuz var ve kabul ettirmek için uğraşacağız. Ben eminim ki Avrupa'da dengeler sözkonusu olacak. Türkiye'nin bu konulardaki görüşleri ve politikaları çok detaylı bir şekilde anlatıldı. Ben bu denge unsurlarının, özellikle 17 Aralık'ta varılan büyük uzlaşmanın, mutabakatın, bozulmayacağı kanaatindeyim.
'DENGELER İZİN VERMEZ' * Müzakere sürecinde her başlığın açılıp kapanması bütün üye ülkelerin onayını gerektiriyor. Bu her açıp kapatmada Rum yönetiminden 'salam politikası' tabiriyle bir dilim daha koparma girişimi riski bekliyor musunuz? Şimdi bir realite var: Rum kesimi AB'nin 25 ortağından biri. Türkiye eskiden farklı politikalar takip etseydi, Rumlar'ın tam üyeliğini önleyebilirdi. Rumlar'ın tam üyeliğini önleme gücümüz vardı bizim. Belki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni dünyaya tanıtma, kabul ettirme gücümüz olmadı ama onların Avrupa Birliği'ne girişini önleme gücümüz olurdu. Bugün bir gerçek var. Onlar 25 ortaktan biri. Her ülkenin söz hakkı var. Şimdi bu söz hakları istismar edilebilir, şantaj yaparlar, yapmazlar, bilmiyoruz. Yaparlarsa Avrupa'nın dengeleri, çıkarları bu şantajlara, haksız taleplere müsaade eder mi etmez mi? Bu da ayrı bir konu. Ben etmeyeceği kanaatindeyim ama bu sürecin ayrı zorlukları var. Zaten bunu biliyoruz.
'ŞEFFAF OLACAĞIZ' * Ek Protokol ve deklarasyon Meclis'e gelecek. Bu konuda bir iki görüş var. Biri müzakere süreci başlamazsa veya Türkiye'nin önüne beklemediğimi koşullar konulursa Meclis onayı koz olarak kullanılabilir. Diğer görüş ise, Ek Protokol'u Meclis'e göndermeye gerek olmadığı yolunda. 1963 tarihli Ankara Antlaşması'nın uzantısı olarak görüldüğü için "Aslı gitmeyen anlaşmanın ekini göndermenin mantıklı olmayacağı" iddia ediliyor. O dönemde gönderilmesi gerekiyordu. Ben o zamanlar da bunu ifade ettim. Avrupa Birliği'nden bizi ziyaret edenlere de "Gümrük Birliği'ne Türkiye'yi alırsınız o yörüngede tutmak için uğraşırsınız, tam üye yapmak istemezsiniz. Onun için karşıyız" demiştim. Ne kadar zor olduğu gözüküyor. ama siyaseten Meclis'e göndermek gerekirdi tabii. Gümrük Birliği büyük bir olaydı Türkiye için, büyük bir olay. İyi de oldu, bugün Türk sanayii daha güçlü hale geldi. Eksikler, noksanlar var ama neticede iyi oldu, Türk ekonomisi sağlamlaşmaya başladı, rekabet gücü kazanmaya başladı. Şimdi de Meclis'e götürmemenin yolları var açıkçası. Bunu bize tavsiye edenler de oldu. Ama şeffaflık anlayışımıza yakışmadığı kanaatindeyiz. Herşeyi açık, şeffaf, dürüst bir şekilde yapmalıyız. Meclis'e götüreceğiz, anlatacağız. Meclis'e gönderirken de dürüst davranacağız, yani müzakereler başladı, dolayısıyla 'tamam' demeyeceğiz. Meclis açılınca göndereceğiz, günü gelince tabii ki Meclis'te ele alınacak.
* 1 Mart tezkeresi gibi bir yol kazasına uğraması olasılığı var mı? Ben açıkçası öyle bir şey görmüyorum. Meclis iradesine karışamam, şimdiden kestiremem ama böyle bir ihtimal görmüyorum. Rum kesimiyle zaten ticaret 1 Mayıs 2004'ten beri fiilen yapılıyor. Ek Protokol ile sadece resmiyete kavuşmuş oldu.
* Havaalanları ve limanların açılması konusu hizmetlerin serbest dolaşımıyla mı ilgili? Onlar hizmet kapsamında olduğu için hiç öngörmedik. Niye koyayım?
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|