İmtiyazlıların başkaldırısı
Londra ve Şarm el Şeyh saldırılarının ardından yapılan analizlerde geçmişe göre bir fark seziliyor. Giderek terör eylemlerinden sorumlu olanların sınıfsal nitelikleri belirginlik kazanıyor. Bu, İslam adına bunca şiddeti uygulayan ve şiddeti kutsallaştıranların dini aidiyetlerinin dışında da anlaşılabilmelerini sağlıyor. Sınıfsal aidiyet, Batı ile ilişkiler ve Batı karşısında alınan tavırlar bir profil çıkarmayı mümkün kılıyor. Bu açıdan bakıldığında da daha önce Batı ülkelerindeki devrimci hareketlerin mensuplarına benzer özellikler ön plana çıkıyor. Ortadoğu'yu çok iyi bilen Washington Post gazetesinden David Ignatius'un tanımlamasıyla "imtiyazın başkaldırısı" ile karşı karşıyayız. Türkiye'de pek çok insan El Kaide'nin varlığına değilse bile kendi başına işler yapabilen bir örgüt olduğu düşüncesine kuşkuyla yaklaşıyor. ABD'nin Afgan direnişi sırasında Ladin ve benzerlerine verdiği destek bu bağlamda sıkça dile getiriliyor. Gerçekleştirilen eylemlerin ABD'nin emperyal amaçlarına uygun mazeretler yaratması, devletlerin özgürlük alanlarını kısmalarını kolaylaştırması bu kuşkuları derinleştiriyor. Ne var ki, bu konuda neredeyse sınırsız sayılacak boyutlara gelmiş yazılı malzemeye baktığınızda ulusötesi, Selefi/Cihadist bir hareketin geçen yirmi yıl içinde nasıl oluştuğu adım adım izlenebiliyor. Bunun örgütlenme biçimleri, hangi ülkelerden ne tür yardımlar aldığı, devlet dışı merkezlerle veya ailelerle ilişkileri artık biliniyor. Ladin'in 1996'daki fetvasıyla birlikte savaş, başarısız olunan Arap ülkelerinden uzak düşman diye tanımlanan hedeflere taşınıyor. İdeolojinin oluşmasının kökleri ise çok daha gerilere gidiyor. Ancak ideolojiye eklenen şiddetin bugünkü nihilist boyutlara ulaşması son yirmi yılın eseri.
Teröristlerin profili... CIA'nın analiz bölümünden emekli Marc Sageman'ın terör eylemlerine katılmış 400 kişiyle ilgili araştırmalarından çıkan sonuçlar bu bakımdan hayli göz açıcı: Terörizm müptelaları sağlam ailelerden geliyor Yüzde 65'i üniversiteye gitmiş, örgüte ortalama katılma yaşı 26, dörtte üçü de mühendis, mimar, çoğunlukla bilim adamı olan profesyoneller. Yüzde 73'ü evli ve çocukları var. "Cihad"a ilk katıldıklarında dindar değiller, katıldıktan sonra inançları katılaşıyor. Çoğu birkaç dil biliyor ve harekete ya hep birlikte katılmışlar ya da aile ve arkadaşlık bağları sonucu. Yani hemen hepsi katıksız şekilde ve Batılı anlamda modern. Kaide türü bir örgütün şiddetle bağının serencamında İslami şehadet kavramından çok Batı'ya özgü, elde edilmesi güç bir amaç uğruna bireysel ve karamsar başkaldırı geleneğinin izlerini görek mümkün. Bu bağlamda cihad kavramını kendilerine göre yeniden ve şiddet odaklı tanımlayan Kaide ve benzeri örgütlerin ışığı, İslam'ın kutsal kitabından çok Martinikli psikolog Franz Fanon'un şiddeti kutsayan Dünyanın Lanetlileri (Les Damn du Monde) kitabında bulduklarını söylemek mümkün. Ladin bir zamanlar cihadı "ibadet statüsüne" getirmekten bahsetmişti. Bu cihadın niteliği, yüklendiği küreselleşme karşıtı anlam ve kullandığı yöntemler yalnızca ABD dış politikasının sonucu olarak açıklanamaz. Kapitalizmin yarattığı eşitsizliklerin ve genelde Batı'nın çıkarlarına işleyen bir siyasi ve ekonomik sistemin kıyasıya eleştirilmesi gerektiği ortada. Ancak bunun siyasi yöntemlerle yapılması gerekiyor. Ne kadar uzun zaman alsa da gerçek sonuçlara ancak böyle ulaşılabiliyor ve adına eylem yapıldığı söylenen yoksulların ve alt sınıfların hakları da ancak böyle korunabiliyor. Son saldırılar ardından Müslüman önderler tarafından dile getirilen düşünceler bu görüşün nihayet yavaş da olsa benimsenmeye başladığını da gösteriyor.
|