1.44 YTL ya da üç kuruşluk opera!
1 lira 44 kuruş ki... Eski yazıyla, "1 milyon 440 bin lira". "Hayatını kurtarabilir" diye cebime, herhalde çok sayıda cebe, eve, arabaya, çantaya, işyerine, masa çekmecesine, komodine, salonun bir köşesine, mutfak dolabına, ecza kutusuna konan ilacın fiyatı bu. Demek ki, bazen, hani o an, kim bilir beş dakika sonra belki, hayatını kurtarabilecek 5 miligramlık şey, 1.44 bölü 50 tablet eşittir 2.8888888, yani tableti "3 kuruş". Üç kuruşluk bir hayatınızın olduğunu kabul edebilir misiniz... Tutun ki, Brecht'in dilinden "Üç kuruşluk opera" olsun... Kabullenebilir misiniz? Hani o kıymetli, çok kıymetli, kimimizde gösterişli, makamlı, manalı, afili, kimimizde daha sıradan amma her halükarda ağıtlar yakılası hayatlarımızın, ki ölümlerimiz de diyebiliriz... Bazen, bazılarımızda, bazı anlarda üç kuruşluk, minicik, pembecik, dilaltıcık bir hapçığa bağlı olabildiği fikrini sindirebilir misiniz? Hani, geçenlerde, gencecik, daha en verimli çağında yitirdiğiniz O vardı ya... İşte onun, o esnada, o haptan bir tane bulsa, yani üç kuruşluk bir tedbiri olsa cebinde, olsa da dilinin altına koyabilse, hiç olmazsa işte o an kurtulabileceği ihtimalini düşünebilir misiniz?
Elbette hikayenin tamamı, aslı bu değil. Elbette, hayatlarımız gibi ölümlerimiz de ille üç kuruşluk değil. Elbette, kırık, bozuk, yorgun, titrek bir kalbin tüm ilacı bundan ibaret değil. Elbette uzun ya da kısa, ama dumanlı, puslu, hırslı, hüzünlü, kırık, kırmacasına ömürlerin kırılma anının sorumluluğunu üç kuruşluk bir hapa yıkmak da adil değil. Lakin böyle bir şey var. Yenilerde tanıştım, bilirdim de, birden alıştım. Bir göğüs ağrısı diyelim, adı "Angina pectrus", ki Yüce Sezar hayatınızsa mesela, o da muhtemelen "Angina Brütüs", öyle içinizden, tam kalbinizden geliyor; bir hançer gibi sırtınıza giriyor. İki ana ihtimal var: a) Yaşayacaksınız. b) Öleceksiniz. Bu kadar basit ve ani bir yol ayrımında, Brütüs'e karşı, üç kuruşluk hap. O kavşağa hiç bilmeden de gelmiş olabilirsiniz... Bile bile lades diyerek de... Ne yalan söyleyeyim, her şeyi bildiğini, gördüğünü zanneden ve sizi de buna ikna eden bir doktorun lagarlığı, sorumsuzluğu, hükümsüzlüğü ile de.
O an bilerek yanınızda, tesadüfen yakınınızda olan, yahut yetişen bir elin uzattığı hap sizi muhtemelen ölümcül krizin yörüngesinden çıkarır... Hayatınızı da, ölüm ihtimalinizi böyle kafadan bilerek uzatmanın telaşlarına taşır. Ne yaman çelişkidir ki... Size "geçmiş olsun" demiş bir dostunuz, yani hani siz "hasta" o "ayakta" görünürken, iki gün sonra birden o kavşağa geliverir mesela: "a" şıkkını seçmiştir aniden. Böyle anlamlı ve böyle anlamsız, pahalı pahalı tedavilere yazılırken üç kuruşluk haplara kilitlenmiş, "kader" gibi görünüp de birden sanki elindeymiş, pimi sendeymiş gibi kurulmuş bir saatli saatsiz bombanız varsa... Hayat başka bir şeydir artık... Ölüm başka bir şey. Ne birbirine zıt, ne birbirinden uzak, ne sana ait, ne senden ırak. Üç kuruşluk bir operada, aryanızı iyi seçeceksiniz. Tam kalbinizle, tüm vicdanınızla, herkesin üstüne titreyeceksiniz! Tam kalbinizle, tüm vicdanınızla, dikilecek, dikleneceksiniz!
|