| |
"En" Türk sürücü
Bu satırları yayalara yeşil yanarken bir otomobilin altında kalmaktan kendi dikkatim sayesinde kurtulduktan sonra yazıyorum. Aşağıda vereceğim Türk sürücü tarifine ister katılır ister katılmazsınız. İsterseniz de tarifi daha genişletebilirsiniz. Önce "sürücü" tanımında anlaşalım. Otomobilin sol kapısını açıp da, direksiyona kurulan her insan "sürücü" sayılamaz. Nasıl ki, atın veya merkebin üzerine tırmanan herhangi biri "binici" sayılmıyorsa, direksiyona oturan kişi de "sürücü" olmuş olmuyor. Türkiye'deki seyrüsefer tablosuna bakarsanız, birçok sürücünün, altında son model cip dahi bulunsa, eşekten henüz yeni inmiş olduğu kendiliğinden görünmektedir. 120 bin euroluk cip kullanan bir kimsenin bile, "karakaçan çağı"ndan çıkıp çıkmadığı konusu gerçek bir uzmanlık konusudur bu arada...
Yola çıktığı andan itibaren başta yayalar olmak üzere hareket eden her şeye düşman muamelesi yapmayan kimseye gerçek bir Türk sürücü denemez. Bu yollar kimin için yapıldı, tabii ki benim için... O halde bu yayalar ne arıyor yolun üzerinde? Peki, karşıdan karşıya da geçmeyecekler mi? Ben geçeyim ondan sonra! En hakiki bir "Türk sürücü" için yaya geçidi diye bir kavram yoktur. Çünkü Türk sürücü için, yaya geçidinde yavaşlayıp insanlara yol vermek, "gurur kırıcı" bir harekettir. Herifin biri tıngır mıngır karşıya geçecek, Türk sürücü de koskoca arabasıyla onu bekleyecek öyle mi? Beklemek zorunda kalsa bile devamlı ara gazı verip, geçenleri korkutmak en temel davranış biçimidir, ayrıca.
Türk insanı işte bu yüzden yaya geçidinde bile yola adımını atamaz, sanki sınırda kaçakçılık yapıyormuş gibi kırk kere sağına soluna bakar korkuyla... Çünkü yaya geçidinde bile Hak'kın rahmetine kavuşma tehlikesi vardır. Hele hiç yaya geçidi yoksa, direk intihar girişimidir yola adım atmak. Otobüs durağında beklerken veya kaldırımda yürürken arabaların altında kalarak can veren insanların durumu ise, eğitim zayiatı bile sayılmaz. Bu, tam bir "niyazi" olayı... Bu şekilde ölüp meleklerin önüne gidenlerin, "zamansız ve sebepsiz geldikleri" cihetle tekrardan hayata geriye gönderildiklerini düşünsek yanlış olmaz.
Ne isterim biliyor musunuz? Türkiye'de, frensiz otomobil satılmasını isterim. Delirdin mi, demeyin... Mantıken bal gibi olur... Satılan arabalarda aslan gibi fren sistemi var da ne oluyor? Siz frene basan sürücü gördünüz mü hiç? Gerçek bir Türk sürücü arabasındaki frene asla itibar etmez. Haysiyetsizliktir sanki frene basmak. O halde pekala frensiz otomobili de kullanabiliriz. Hem daha da güzel olur... Bakalım, seyrüseferdeki bütün otomobillerin frensiz olduğunu bilen Türk sürücüleri o zaman ne yapacaklar? Herkes birbiriyle tokuşup duracak mı yoksa mumdan doğru hale gelecek mi korkudan?
Peki, frensiz otomobiller evin önüne geldiğinde nasıl duracak? Otomobillere "evi tanıtan sensörler" konur. Araba evin önüne geldiğini anlayınca kendiliğinden durur. Tıpkı beygirlerin ahıra geldiklerinde durdukları gibi... Türk sürücüye satılan otomobillere yapılan fren masrafına yazık!
|