Peçenek'teki mayın...
Acı haber o gün de aynı saatlerde gelmişti... Aynen, dün Mısır'ın, Şarm El Şeyh ve Nama Bay tatil beldelerinde patlayan bombaların gün ağarırken gelen haberi gibi; Tek cümleden oluşuyordu: "Çok sayıda ölü ve yaralı var..." Tarih 9 Temmuz 1987... Gecelemekte olduğumuz Diyarbakır Turist Oteli'nin lobisi dar gelmişti. Biran önce Midyat'ın Yuvalı veya İdil'in Peçenek mezralarına ulaşmak istiyorduk. Gezisini izlemek için Diyarbakır'a birlikte geldiğimiz, hemen yanımızdaki Ordu Evi'nde kalmakta olan Başbakan Turgut Özal'ı çoktan unutmuştuk. Günün ilk saatlerinde ulaştığımız Yuvalı mezrasının girişine kadar uzanan anaların ağıtları yürekten geliyordu... Yedisi bebek, 9 kişi kurşuna dizilmişti.
Cemsedeki bedenler Minik bedenler bir evin avlusunda son yolculukları için belenmişti... Avlunun kapısına yanaşmış bir askeri cemsenin (GMC) ardına sırayla yatırıldılar. Nutkumuz tutulmuştu. Komutanın sesiyle irkildik; "Cemsenin arkasından çekilin, mezarlığa gideceğiz..." Otomobillerimizi geriye çektik. Cansız bedenleriyle evlatlar öndeki cemsede, anneler, babaları ve yakınları da hemen ardındaki minibüste cenaze konvoyu mezarlığa doğru hareket etti. Hemen arkalarından da biz gazetecilerin otomobilleri... Mezranın çıkışına daha yeni gelmiştik. Önce büyük bir toz bulutu kalktı. Önümüzdeki minibüsün motoru, bulutun içinde havaya yükseldi. Ardından gelen patlama sesi dev bir kütle gibi bedenimizi esir aldı. Donup kalmıştık.
Mayına basmak O tarihte Cumhuriyet'in foto muhabirliğini yapan Rıza Ezer önümüzdeki otomobilden çoktan inmiş deklanşöre basmaya başlamıştı. Kendimizi dışarı attık. Havadan kan ve insan parçaları yağıyordu. Mayının ne demek olduğunu o an öğrendik. Teröristler bebekleri öldürmekle kalmamış, daha çok can almak için giderken de yola mayın döşemişlerdi. Terör, evlatlarını defnetmek için mezarlığa gitmekte olan 4 canı daha katletmeyi başarmıştı. Telsizden, Peçenek'te de 9'u çocuk 16 canı aldıkları duyuruluyordu. Savunmasız gençleri, çocukları, bebekleri "ilkeleri uğruna" öldürdüklerini açıklıyorlardı. Aynen dün Mısır'da, daha önce de Londra, Madrid ve İstanbul'da yaptıkları gibi... Hangi amaca hizmet ettiğini söylerse söylesin, teröristin ilkesi bu kadardı... Dün Peçenek'te masum çocuklara kurşun sıkıp, minibüsün altında mayın patlatanla, metroya, otel önüne bomba koyanın hiçbir farkı yoktu.
Legalize olmak Yuvalı ve Peçenek'in üzerinden 18 yıl geçti. O gün bebeklere kurşun sıkan veya bunun emrini verenler 30'lu yaşlardaydı. Bugün birçoğu 50'yi çoktan aştı. Şimdi, kendilerine genel af çıkarılması için uğraş veriyorlar. Hem de yine yollara mayın döşetip can alarak. "Silahlı başkaldırı ile bağımsızlık hareketi dönemi dünyada bitti" dediği için bir zamanlar yandaşı olanları da öldürterek. Daha ilerisi, elinde kan olup olmadığına bakmadan, geçmişte öldürdüğü bebeklerin anne, babalarından bir af dahi dilemeden. Şimdi şu sorunun yanıtını arayalım; Genel af taleplerinin gerisinde yatan sadece barış ortamı yaratmak mı? Yoksa, 50'yi çoktan aşıp yaşları kemale erdiği için, legalize olup bir kuzey ülkesinde ömrünün sonunu rahat geçirmek için mi? Siyasi parti liderleri ne kadar karşı çıktıklarını söylerse söylesin... İktidarıyla, muhalefetiyle partilerin yönetiminde affın çıkması gerektiğini düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Bu konuda mesafe alınması için liderlerini ikna etmek için uğraştıkları da bilinen bir gerçek. Af tartışması durmayacak. Bebek katillerinin, elinde kan olanların da kapsama girip girmeyeceğine gelince; Geçmişte kader mahkûmları için çıkarılan affın sonucunda görüldüğü gibi, ölçüsünün nasıl tutturulacağını kimse bilemiyor.
|