Dünkü Günaydın'da eğlence dünyamızı yakından ilgilendiren bir haber vardı. 'EbruGündeşartıkdanışmanınındirektifleriniuyguluyor!' Şöhret olmakla marka olmak meselesi üzerine burada kimbilir kaç kez söz ettim. Bu işin yollarını anlatmaya çalıştım. Ebru Hanım belki yolun çok başında. Ama başlamak yarı bitirmek demektir. O kadar önemli bir adım atmış ki, eğer sebat ederse gelecek onun için çok parlak olacak. Dışardan 'hafif' ve 'kolay' gibi gözüken "stariletişimivebireyselmarkayönetimi" aslında son derece ciddi ve derinlikli bir iştir. Ebru Hanım da anlaşılan bu ciddiyete uygun bir karar almış. Röportajda sözü edilen İletişim Danışmanı, benim hayattaki en yakın dostlarımdan biridir: ÜstünBarışta ... 60'ların sonunda tanışmıştık. Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra İtalya'ya gitmiş, orada önce RomaSosyalBilimlerÜniversitesi'ni sonra da dünyanın en önemli sinema okullarından biri olarak kabul edilen CentroCinematografiadiRoma'yı bitirmişti. Türkiye'ye döndükten sonra GençSinema, ardından ÇağdaşSinema yılları geldi ve Barışta nihayet reklam filmleri yönetmeliğinde karar kıldı. Pek çok başarılı reklam filmine ve kampanyaya imza attı. Bu arada sadece benim hocam değildi. Aynı zamanda AliTara'nın yönetmenliğe ilk adım attığı yıllarda da formasyonuna büyük katma değer getirdi. Tara onun ısrarı ve desteği ile New York Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamlamıştı. İletişimin engin ufuklarına ilk yolculuğa çıktığımız yıllarda hepimiz, estetik, iletişim felsefesi ve yaşama sanatına ilişkin pek çok kavramı ilk kez ondan duymuştuk. Üstün Barışta'nın Boğaziçi Üniversite'sinde verdiği SinemaTarihi ve FilmEstetiği derslerinde bizim dışımızda pek çok ünlü ve başarılı kişi rahle-i tedrisinden geçmiştir. Şu üç ismi saymakla yetinsem diğerleri mutlaka alınmayacaklardır: DervişZaim,NuriBilgeCeylan,EzelAkay... Üstün'ün bizlere verdiği emeğin çok daha fazlasını sunduğu ve ondan aldıklarını yüzde yüz hak ettiklerine inandığım bir iki ismi daha burada anmamak en azından onlara haksızlık olur. 1976 yılından bu yana dostluğumuz bazı inkıtalarla da olsa yılmadan süren SezenAksu'yu bana o tanıştırmıştı. Sezen Üstün'den "Benim üniversitem!" diye söz eder. Onun eşsiz ruhsal zenginliğinin dünyaya düşmesinde Üstün'ün yumuşak bir paraşüt görevi gören katma değerini en yakın gözlemleyenlerden biri de ben oldum. Çünkü daima arka planda kalmayı tercih etti. Bu konuya burada değinmemin nedeni de zaten onun değil Sezen'in bir iki söyleşisinde bu özel ilişkiye değinmiş olmasıdır. Barışta, yine Sezen'in tavassutu ile Tarkan'ın en zor günlerinde yanında oldu ve o ünlü çıkışının planlanmasında usta bir 'mentor' gibi rol aldı. Tarkan'ın ABD serüveninin arkasındaki fikir babası da odur. İletişimin her alanında, özellikle 'business communication' denen iş bağlamında iletilişim, konusunda hepimiz onun yanında çırak kalırız. Bugün bireysel düzeyde yürüttüğü 'koçluk' çalışmalarının yanında daha çok özel reklam kampanyalarında danışmanlık ve yönetmenlik yapan ve daha çok kurumsal tanıtım filmlerine imzasını atan Üstün Barışta hiç bir zaman ön planda görünmemeye çalıştı. İşte Günyadın'da "EbruGündeşkendisineiletişimdanışmanıtuttu" diye sözü edilen kişi böyle biridir. Ebru Hanımı üç nedenle kutluyorum. Birincisi, mesleki geleceği için böylesine önemli bir karar alabildiği için. İkincisi, Üstün'ü kendisiyle çalışmaya ikna edebildiği için. Nihayet üçüncüsü eğer sebat ederse eğlence dünyasında "bireysel şöhret ve marka yönetiminin" nasıl ele alınması gerektiğine mükemmel bir örnek teşkil edeceği için. Pekiyi adından söz edilmesine hiçbir zaman izin vermeyen Barışta'dan burada söz edebilmek nasıl izin aldım? Onu zayıf yerinden vurarak... Eşini aradım ve dedim ki: " BakPakize,bütündostlarımınheparkalarındanmıyazacağım.Bırakbukezbirdeğişiklikyapalım.Nedersin?" Gördüğünüz gibi etkili oldu...