Bodrum'da trilyoner işadamı
Bodrum'dan söz edip de orada yaşayan çok zengin bir işadamından bahsetmesem olmaz. Bu çok zengin işadamının Bodrum hayatını neden anlattığımı birazdan anlayacaksınız. Ben çok başka bir yaşam tarzının ipuçlarını size daha rahat verebileyim diye, tanıştırıldığım bu çok zengin işadamının ismini vermeyeceğim. Ona kısaca Bay Ö. diyeceğim. Efendim bu Bay Ö., şu anda 58-60 yaşlarında. İstanbul'da ticaretle uğraşırken, korkunç stresli bir hayatı olmuş. Gece dememiş, gündüz dememiş, daha büyük işadamı olmak için, hayatını işine adamış. Bu korkunç temponun sonunda, İstanbul'un Etiler semtinde, hatırı sayılır bir mülkün sahibi olmuş. O kadar ki İstanbul'un en işlek caddelerinin birinde, 5-6 büyük dükkanın yanı sıra, kentin en önemli iş merkezlerinde birçok iş hanının sahibi olmuş. Ama bir süre sonra, bakmış daha fazla para için değil, yapacağı başka bir şey kalmadığı için daha fazla çalışmakta, daha fazla stres yapmakta. İşin hayatının bütününü esir aldığını, yarattığı sürekli stres sonucu sağlığını kaybedeceğini düşünmüş.
YİYEMEDEN GİDECEK! İçinden bir ses, "Ölüp gideceksin. Kazandığın parayı da yiyemeyeceksin" demeye başlamış. Trilyoner işadamı Bay Ö., sonunda kararını vermiş. Dükkânların, işyerlerinin sadece kira gelirleriyle bile, mükemmel bir hayat yaşayabilir. İstanbul'un Boğaz üzerindeki en lüks semtindeki yüzlerce metrekarelik evini, eşine bırakmış. "Ben" demiş "Gidiyorum Bodrum'a.. Bugüne kadar kaybettiğim sağlığımı kazanmaya. Hayatımı yaşamaya." Gelmiş Bodrum'a. Bodrum dışında bir yarımadada bir Alman karıkocanın, kendileri için yaptırdığı bir evi satın almaya kalkmış. Evi ben gördüm. Bir tepenin üzerinde tek başına, püfür püfür esen bir villa. Yalnız ilginç bir özelliği var evin. Evin bulunduğu yarımadaya karayolu yok. Sadece tekneyle gidebiliyorsunuz. Ve orada, işadamı Bay Ö.'nün püfür püfür esen villası, özel plajı, plajın önüne yaptırdığı özel saunası, buhar odası ve iki adet lüks olmayan daha çok ulaşım amaçlı teknesi var.
ET VE TAVUK YEMİYOR Trilyoner işadamı Bay Ö., yaz kış Bodrum'da karayolu olmayan bu yarımadada bir çeşit Robinson Crusoe hayatı yaşıyor. Tabii Robinson Crusoe'dan bazı farklılıkları var. Örneğin, yaz kış mutlaka bir kadın arkadaşı oluyor yanında. Yaz kış günde 1 ile 1.5 saat denizde yüzüyor. Gününe göre, ya buhar odasında ya da saunada ter atıyor. İşin ilginci, artık et ve tavuk cinsi hiçbir şey yemiyor. Sadece kepekli makarna, hormonsuz sebze, bazen de denizde tuttuğu balıkları kendi pişirip yemekte. İçki ve sigara zinhar yok. Onu öyle Bodrum'un barlarında elinde kadeh, ağzında sigara, etrafta avlanırken görmek imkansız. Hayatta, hem sağlığını koruyor. Hem hayatın tüm nimetlerinden yararlanıyor. Hem de gece hayatı ve bohemden uzak duruyor. Trilyoner işadamı Bay Ö.'nün hayatı sadece Bodrum'dan ibaret değil. Kışın, iki ayda bir İstanbul'a uğruyor. Dükkânlarına uğruyor, kiracılarıyla konuşuyor, İstanbul'daki işlerini hal yoluna koyuyor. Evine geliyor, eşini ve artık yetişkin olan çocuklarını görüyor ve tekrar ver elini Bodrum. Ama hayatı sadece bundan, Bodrum'dan ibaret değil.
UZAKDOĞU GÜNLERİ Ne mi var başka? Bu trilyoner işadamı, kış aylarında Uzakdoğu'daki sağlık merkezlerine gidiyor ve oradaki detoks programlarına katılıyor. Vücudundaki toksinlerden kurtuluyor, 1 hafta ile 15 gün arası, sürekli spor yapılan, vücudun temizlenmesini sağlayan diyet programları uygulanan kürlere giriyor. Ve tamamen sağlığını kazanmış bir biçimde Bodrum'daki yarımadasına dönüyor. Onu bana tanıştırdıklarında benim hayatım stresin ve günde 14 saatlik bir çalışmanın tam göbeğindeydi. Sporumu, saunamı yapmaya çalışıyordum. Ama günlük stres ve korkunç tempodan vücudum helak olmuştu. Denizin ortasında yüzerken, kendisinin de bir zamanlar aynı benim gibi olduğunu anlattı bana. O zaman onu gerçekten dinlemeye başladım. Sonra yavaş yavaş anlattıkları beni içine almaya başladı. Yaz günleri böyle öyküler, hepimize güzel gelir. Sağlık kazandığımız, sağlıklı yaşadığımız ve hep böyle olacağını sandığımız günlerdir yaz günleri. Böyle bir yaz gününde Bodrumlu trilyoner işadamı Bay Ö.'nün hayatını size özellikle anlattım. Belki kışa da aklınızda bir şeyler kalır.
|