Soçi'den sömürgeci kültürün ötesine
Başbakanla Soçi'ye giderken Enver Paşa'nın iki nutkunu hatırlıyorum. İlki 1920 tarihli Baku 'Şark Halkları Kurultayı'na sunduğu bildiri, diğeri de 1921 tarihli 'Üçüncü Enternasyonal'deki konuşma. Her iki metnin de özü, sınır tanımaz batı sömürgeciliğine karşı doğu milletlerinin birlikte mücadelesidir. Özellikle Türk dünyası ile Rusya'nın 'ortak düşman'a karşı mutlaka samimi bir ittifak içinde bulunması, Enver Paşa'nın -belki fazlasıyla romantik- temennisiydi. Anadolu hareketi ve Mustafa Kemal ile de iyi ilişkiler içinde bulunan Bolşevikler çeşitli sebeplerle Enver Paşa'yı ciddiye alsalar da Türk ve İslam dünyasına yönelik olarak Çarlığın sömürgeci ruhuna sadıktılar. Bu yüzden Türk-Rus ittifakı yolundaki hayalini çabucak yitiren Enver Paşa yeni Moskova ile de savaşmanın eşiğindedir. Paşa'nın Baku ve Rusya'daki izlenimlerinden vardığı yorumların bir kesitini -çok sınırlı bir sadeleştirme ile- hatırlamanın zamanıdır: - Buraya gelmekten maksadım arkadaşlarımızla karar verdiğimiz üzere Türkiye ve bütün şark ve İslam aleminin can düşmanı olan Avrupa sömürgeciliğine, özellikle de İngilizlere, onların mahvına kadar devam edecek Sovyet ve komünist alemiyle işbirliği yapmaktır. İngilizler şarkta, şarkın kutsallarına saygı göstererek bazı memleketlere bağımsızlık vermekle onları kazanmaya çalışmakta, Rusya dahilindeki İslamları da bu surette kendisine çekmektedir. Sovyet hükümeti aynı şekilde ve daha da geniş olarak bu politikayı takip ederse, biz de ortak çalışmalarımızda muvaffak oluruz. Yoksa beraber çalışmakta fayda olmaz. Mesela Azerbaycan gibi evvelce İ'tilaf (devletleri) tarafından bağımsızlığı tanınmış bir memleketin bağımsızlığını yok edecek harekette bulunulursa, aynı şekilde Denikin'e karşı harbetmiş olan Dağistan ve Şimali Kafkasya ve saire ahalisine bağımsızlıkları verilmezse, tabii İngilizler aleyhine çalışmakta zorluklar çekilecek. Ne ayıp değil mi? - İngiltere hükümet-i fehimanesi için böyle de söylenir mi! Dünün ve bugünün manda aydınlarına göre Enver Paşa tabii ki çılgının tekidir. Onlar için tek ülkü, gönüllü olarak uydulaşmaktır: - Batı gelişmiştir, çağdaştır, galiptir ve haklıdır; öyleyse vahşi kapitalist sömürgecilik, seve seve hedefi olunacak bir ilerilik halidir. Oysa Enver Paşa, aynı demlerde Anadolu direnişine önderlik eden Mustafa Kemal gibi bütün zerreleriyle 'ya bağımsızlıkya ölüm' diyen karakterin ölümsüz anıtlarındandır. (Bu iki yıldız asker, şahsi kariyerleri için kıyasıya rekabet ettikleri halde; tarihin kaydettiği en şanlı bağımsızlık destanlarından biri olan Trablusgarp direnişinde köklü yurt sevgisiyle ruh kardeşliğini örnekleştirirler.)
Bugün de Erdoğan, kafasının en arkasındaki loş girintilerde bir asır önceki bu 'ahval' ve 'şerait' ile günümüzü mukayese ederek yeni bir evrensel işbirliği çerçevesi geliştirmeyi denese ne olur? Acaba Putin, doksan yıl önceki Bolşeviklerin dahi genlerine sinmiş kapitalist batı icadı sömürgeci, yayılmacı, yutmacı ve kan emici dürtülerin şifreleriyle yerleşik stratejinin ezbercisi olarak mı davranır? Yoksa sömürgeci kültürün ürettiği aleni veya sinsi saldırganlık ve soygunculuk vizyonunu aşıp hakkaniyet zemininde iki büyük milletin denk saygınlıkta işbirliğini öngörebilecek çapta yaratıcı bir devlet adamı olarak mı? Başbakanın bu seyahatinde kendi açımdan bu soruların cevabını bulup bulamayacağımı bilmiyorum. Ancak, bizim tarafta RusyaTürkiye ilişkileri için yeni ve farklı bir açılımın 'emel' olarak varlığı kesin. Şüphesiz Türkiye adına Putin'e takdim edilecek çerçeve; Erdoğan'ın tüccarlık birikimiyle de bağlantılı olarak kendi şahsi jargonu ve belli başlı danışmanlarının özel terimleri ile oluşacak 'ileri düzeyde bir işbirliği' önerisidir. Bugüne kadarki çizgisiyle Putin, talihinin de yardımıyla Rusya için son derece ciddi işler başardı. Hepsinden önemlisi, 'küresel sermaye çetesi'nin Rusya'yı 'finans dolabı' ile rehine alma yönündeki yaman hamlesini büyük ölçüde savuşturdu. Ancak, mütevazı Rus milletinin karakterine aykırı olarak Çar'lardan Bolşevik liderlere intikal eden vahşi sömürgeci hırs, bütün sadeliğine rağmen Putin'in 'derin portresi'nde de okunabiliyor. Umalım ki; tek merkezli küresel sömürü çağına girdiğimiz şu aşamada Moskova, Rusya için iyi olan ile Türkiye için iyi olanın neredeyse aynileştiğini kavrayıp, Ankara'ya yönelik çağdışı büyüklük kompleksini aşabilsin.
|