| |
|
|
Emekli olmadan gerçek düşünce söylenmez mi?
Adam içerideki odada gazete okuyormuş. Birden içeriden karısının yüksek sesle sayı saydığını duyup, kulak kesilmiş. Kadın hızlı hızlı bağırarak sayı sayıyormuş. - Beş, altı, yedi, sekiz.. On beş, on altı, on yedi. Otuz beş, otuz altı, otuz yedi. Kadının sesi çığlığa dönüşmüş son rakamları sayarken. - Otuz sekiz, otuz dokuz, kırk. İmdat kocacığım. Odada bir kırkayak var!. Bizim toplumda bazı kesimlerin bazı konularda bir olayı farklı açıdan da görebilmeleri ve bunu seslendirebilmeleri için, ille de 40'a kadar saymaları mı gerekiyor? CHP'nin eski Genel Başkanı ve eski Başbakan Bülent Ecevit'in, Zaman'dan Ömer Şahin'le yaptığı söyleşide son padişahlardan 2'nci Abdülhamid ve Mehmet Vahdettin hakkında olumlu sözler söylemesine değinmek istiyorum. Bu sözleri hatırlatayım: - (Vahdettin) Kurtuluş Savaşı' na açıktan olmasa bile belirgin şekilde destek oldu. İstanbul' dan ayrılacağı zaman devletin elinde külliyetli altın ve para vardı. O, çok az bir miktar aldı. İstese tümünü alabilirdi. Saygıdeğer bir davranışta bulundu. - (Abdülhamid) Hem dinine bağlı birisiydi hem de Batı kültürünü ihmal etmedi. Okullar, köprüler, yollar yaptırdı. Eğitim çalışmaları yaptı. Ne dersiniz bu sözlere? Bunlar mesela 40 yıl kadar gecikmeli söylenmiş sözler değil mi? Ecevit CHP'ye genel başkan olmak için adaylık konuşmasını yaparken "Vahdettin hain değildi.. Kurtuluş Savaşı' na destek verdi" veya "Abdülhamid reformcu ve icraatçı bir padişahtı" deseydi ve tarih anlayışımıza yeni bir bakış açısı getireceğini söyleseydi, o kurultayda genel başkan olabilir miydi? Peki şimdi ne olacak? Atatürk ve İnönü'den sonra CHP'ye Genel Başkan olan "3'üncü Adam" bile "Vahdettin hain değildir" diyorsa, CHP ideolojisinin kaleme aldığı "Resmi Tarih"i ne yapacağız? Acaba bazı Cumhuriyet Muhafızları Ecevit için "O çok yaşlandı. Ne dediğini bilmiyor zaten" mi diyecekler? Merak etmiyor musunuz? Ecevit bunları söylemek için neden bu kadar bekledi ve kendi tarihimizle barışmak için, neden hiç çaba göstermedi bugüne kadar? Siyasetçilerin gerçek düşüncelerini açıklamaları ancak unlarını eleyip, eleklerini astıktan sonra mı mümkündür? Bakarsınız çok ileride bir gün, 80 yaşındaki eski Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da şöyle der bir söyleşisinde: - 1878 Türk-Rus Savaşı ve yenilgisi ertesinde Hıristiyan nüfusunu büyük ölçüde yitiren Osmanlı'yı yenilemek için, 2' nci Abdülhamid "Sünni Müslüman Osmanlı Kimliği" kavramına sarılmıştı. Bu, devlete sadık bir İslam olacaktı. Açılan okullarda devlete sadakat, dinin ve ahlakın temel öğesi olarak öğretildi. Aslında Atatürk'ün din ile devlet ilişkilerine bakış açısının kaynağı, 2'nci Abdülhamid'dir. Atatürk bunu benimserken, devreye milliyetçiliği de sokmuştur. Çünkü Araplar da, Dünya Savaşı yenilgisi ile kopmuşlardır. Demokratik laiklik devletle dinin ayrılığıdır. Abdülhamid ve Cumhuriyet uygulamasında ise, din devlete uyumlu ve bağımlıdır.
|