| |
Bir hüzzam çalar mısınız?
Baştan söz veriyorum, bu yazı canınızı sıkmayacak.. "Gene aile şirketlerini yazmış" deyip, başınızı öbür sayfaya çevirmeyin. Dünyayı 200 aile şirketi yönetiyor. 22 ülkeden 200 şirketin, 99'u Amerika'ya ait. Bu ülke rakipsiz 1 numara... Fransızlar'ın 17, Almanlar'ın 16 şirketi var. İlk 100 şirket arasında Türkler'in 3 şirketi bulunuyor. Sabancılar 83, Şahenk 91, Koçlar 94. sırada... Cirolarına göre en büyük ilk 25 şirket arasında Amerikalılar'ın 7 şirketi var. Perakende şirketi Wal-Mart, 217 milyar dolar ile bütün şirketlerin birincisi... En eski şirketlerden biri olan Fransızlar'ın Peugeot Citroen firması, 195 yaşında... Birinci sırayı işgal eden Wal-Mart firmasında 1 milyon 380 bin kişi çalışıyor. İkinci olan Ford Motor'da ise 354 bin kişi çalışıyor.
Tam da yabancı sermaye tartışmalarının gündeme düştüğü şu günlerde, bilerek yukarıdaki rakamları bilginize sunmak istedim. Dikkat ediniz: Wal-Mart firmasında, 1 milyon 380 bin kişi çalışıyor. İşte bu dünyanın en güçlü ailesidir! Bir ekonomik aile... Aynı zamanda bir sosyal ve kültürel aile... Kendinizi Wal-Mart'ın sahibinin yerine koyun. Yüzde 20 kazansanız her yıl 40 milyar dolar para kazanırsınız. Fakat zenginliğiniz her yıl bilançoya yansıyan parayla ilgili değildir sadece... 1 milyon 380 bin insanın sizinle birlikte çalışıyor olması nasıl bir zenginliktir acaba? Ve insanda ne tür duygu ve düşünceler yaratmaktadır? Bir de bu büyük ekonomik ailede, her yıl dünyaya gelen bebekleri, evlenen gençleri, kurulan yeni aileleri, düğünleri, dernekleri, talebelerin başarılarını, dayanışmaları ve duygusal alışverişleri hesaplayın. İşte bizim, "İstihdam yaratan yabancı sermayeye saygılıyız" görüşümüzün altında yatan budur.
Yazı çok ciddi olmaya başladı, şimdi dönelim Türkiye'ye... Bana göre, Türkiye'nin ilk 100 büyük şirket arasına 3 firma sokmuş olması bile az bir başarı değil. Bu bizim, istersek çok daha büyük başarılar gösterebileceğimize işaret ediyor. Ama yeterli isteğe, anlayışa ve "şirketsel zihniyete" sahip olmadığımızı da gösteriyor. Esasen bir Açık Radyo dinleyicisiyim. Ömer Madra, radyoculukta bir numaram. Yüreği ve beyni pırıl pırıl bir aydın. Duymasın ama ara ara kafa dağıtmak için TRT FM'e döndüğüm de oluyor. Türkiye'nin "öteki taraf"larında neler olup bittiğini görmek için... TRT'de, vefalı yayıncılar canını dişine takıp saatlerce programlarını kazasız belasız sürdürmeye gayret ediyorlar. Fakat sonuçta olan biten ne biliyor musunuz? Aydın'daki halama, Selçuk'taki amcamın kızına, askerdeki nişanlıma, ilkokuldan beri görüşemediğim canım arkadaşım Necla'ya, geçen yıl tatilde tanıştığım Şükufe hanıma, babama, anneme, kardeşlerime, emekli subay müstakbel kayınpederime ve sevgili bütün Manisalılar'a bir şarkı armağan etmek istiyorum! Tam bir sevgi seli! Tam bir aile sevgisi ve bağımlılığı! İtirazım yok! Fakat şirket bilinci ile ekonomik aile anlayışını da merak etmeden edemiyor insan! Benim de telefonla bağlanıp, bir kere olsun, "SABAH gazetesi mensuplarına bir hüzzam çalar mısınız?" demek geçiyor içimden ama diyemiyorum. Bizimkiler matrak geçmesinler diye...
|