| |
Kürt sorunu, PKK ve AB
Eski HADEP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Fidan'a yapılan suikast, bu suikast ertesindeki gelişmeler ve terörün Çeşme'den sonra bir başka tatil diyarı olan Kuşadası'na taşınması, Kürt sorunu, PKK ve AB sürecini önceki gün de belirttiğimiz gibi yeniden gündeme getirmekte... AB'nin yaşama geçirdiği demokratikleşme atağı Türkiye için bir fay hattı oluşturdu. Siyaseti de bu süreç belirledi. Bireylerin ve örgütlerin doğasını, meşrebini ve hedefini anlamak istiyorsan AB ile ilişkisini soracaksın. Çünkü AB süreci, bugüne kadar hiçbir gücün yapamadığı bir atılımı başardı ve devleti kağıt üzerinde de olsa büyük ölçüde demokratikleştirmeyi sağladı. "Değişim ve dönüşüm" istediklerini söyleyenler bu sürece nasıl bakıyor, AB'nin oynadığı rolü nasıl değerlendiriyor sorularının cevapları herkesin gerçek yüzünü ortaya çıkarıyor. Türkiye'nin son üç yılda aldığı yolu "AB'nin dinamiği" sayesinde aldığını inkar edenler, "değişimin siyaseti"nden yana değiller. Onlar "kendi siyasetleri" ve "ikbal arayışları" peşindeler... "Değişimin siyaseti"ni yapmak isteyenler ise geçtiğimiz sürecin hakkını teslim ediyorlar ve AB süreci üzerinden "değişim siyaseti" hattında kalıyorlar. Türkiye'deki siyasetteki ayrımın özü bu... Türk devletinin tek parti rejiminden kalma ruhu bugüne kadar sorunları artırdı ve yoğunlaştırdı. Kürt sorunu da bunlardan biri... Ne var ki, "devlet-birey ilişkilerini" demokratikleştirdikçe, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının "temel hak ve özgürlüklerini" evrensel standartlara taşıdıkça sorun azalıyor, hava hafifliyor. Kürt sorununda da böyle oldu... AB'ye uyum yasaları çıkartıldıkça, bunların yeterince uygulanmamasına hatta kimi yerlerde engellenmesine rağmen bölgenin umudunu artırdı, siyasal iklimini de yumuşattı. Ne var ki, sorunların çözüm yoluna girmesi PKK'nın ve onun etrafında siyaset yapanların hoşuna gitmedi. Bireysel çıkarlarının peşinde koşanlar, tüm vatandaşlar gibi, Kürt kökenli insanlarımızın da dertlerinin çözümünün değil, kendi siyasal geleceklerinin derdine düştüler. "Kişiye tapınma" anlayışını koyulaştırarak, ikbal için arayışa giren kimi Kürt siyasetçiler, AB dinamiğini güçlendirmek, bireyin temel hak ve özgürlüklerini genişletmek, bunun uygulanmasını engellemek isteyenlere karşı hukuksal bir muhalefet başlatmak yerine, AB sürecine mesafeli durmaya başladılar.
AB'ye mesafe koyarak bakmak sadece ikbal arayışı içindeki kimi Kürt siyasetçilerin tercihi değil, Türk devleti içindeki kimi odakların da amacı... Bunların tam üyelik müzakere süreci öncesi el ele vererek terörü yükseltmeleri bu nedenle çok net bir görüntü vermekte... Müebbet hapse mahkum olmuş, askeri hapishanedeki birinin talimatlarla örgütü yönlendirmesi, anlaşılır, kabul edilir bir şey mi? Kürt sorunu bir yol ayrımında... AB sürecini Kürt kökenli insanlarımızın çok büyük oranda desteklediğini biliyoruz... Örneğin Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Van ilindeki AB yandaşlığı yüzde 95'e varmış durumda... Ne var ki, halkın bu istemleri ile Kürt sorunu etrafında siyaset yapmak isteyenlerin ve PKK'nın amaçları ciddi biçimde çatışıyor. Bugüne kadar "demokratikleşme"den söz edenler, bu süreç başlayınca, hat değiştirdi... Kürt halkını ne kadar temsil ettiği anlaşılmayan bir örgüt farklı çözümler isteyenlere suikast, günahsız insanlara da terör uygulamaya koyuldu...
AB'nin içteki ve dıştaki düşmanları, belli ki PKK kartını alabildiğine kullanacak... Ekim yaklaştıkça, terör de artırılmaya çalışılacak... Hepimiz bunu görüyoruz... Belli ki hükümet de görüyor... O halde inisiyatif alma zamanıdır... Bireysel çıkarlarının ardında koşanların gönlü hoş olacak diye, Türkiye'nin kana bulanması, Kürt sorununun çözümünün engellenmesine kabullenmek söz konusu değil... Yapılacak iş, Türkiye'deki "değişim siyaseti"ni hayata geçirmiş olan AB süreci üzerinden hayata bakmak, bireyin temel hak ve özgürlüklerinin evrensel standartlarda uygulanmasını sağlamak... Birilerinin kişisel çıkarları için kan dökmek, statükonun tetikçisi olmak, ülkenin en temel sorunlarından birinin çözümünü önlemek, gittikçe sırıtan bir şekilde beliriyor... Demokratikleşme her şeyin çözümüdür diye boş yere söylemiyorduk, işte şimdi maskeleri de düşürme işini üstlendi.
|