Kapan
Kürt meselesi ve terörizm bir kez daha ve tüm ağırlığıyla ülkenin gündemine oturdu. Geçen hafta Çeşme dün ise Kuşadası'nda gerçekleştirilen terör eylemlerini PKK'nın gerçekleştirdiği varsayılıyor. Bölgede çatışmaların şiddetlendiği biliniyor. PKK uzaktan patlatılan mayınlarla sivil-asker demeden görevlilerin ve vatandaşların canını alıyor. Son olayda da bir kadın intihar bombacısının tatil yapmakta olan insanları katlettiği anlaşılıyor. Çeşme ve Kuşadası saldırılarının Türkiye'ye turizm mevsiminin ortasında zarar verme amacı güttüğü, Güneydoğu'da askeri baskının iyice artmasını sağlamaya yönelik olduğu belli. Daha önceleri yüksek miktarda patlayıcıyla sivil kıyımı veya intihar saldırısı yapmaya niyetliyken yakalananların da amacı buydu. Bu türden eylemlerin Türkiye'de büyük sıkıntı yaratabileceğine, biten savaşı canlandırabileceğine, ülkedeki siyasal istikrara zarar vereceğine, Türkiye'deki Miloşeviç heveslilerinin iştahlarını kabartacağına da kuşku yok. Böyle bir gelişme ise ülkenin yeniden bir gerginlik, kan dökme ve demokrasiden uzaklaşma yoluna girmesi anlamını taşır. Özellikle AB'den haz etmeyenlerin bundan büyük mutluluk duyacağı ise kesin. Gerek toplum gerekse siyaset düzeyinde bu açık kapana düşmemek için azami gayret sarfetmek gerekiyor.
Cinayet aydınlatılmalı Hasan Cemal dünkü Milliyet gazetesinde PKK tarafından infaz edildiğine inanılan Hikmet Fidan'ın ölümünün ardından Kürt seçkinleriyle yaptığı konuşmaların bir özetini sunuyordu. Buna göre bölgede bağımsız kalmaya çalışan şahsiyetler olayı PKK'nın gerçekleştirdiğinden emin. Fidan'ın katli Kürt siyaseti içinde farklı ses geliştirmek, demokratik arayışlara girmek isteyenlere bir gözdağı niteliğinde. DEHAP ve Demokratik Toplum Hareketi içindeki Kürt siyasileri ise korkaklıktan ve/veya ikiyüzlülükten bu cinayet karşısında sessiz kalıyorlar. PKK'nın kendi içinde bölündüğü dünkü gazete haberlerine yansıyan Murat Karayılan'a yönelik suikast teşebbüsünden de anlaşılıyor. Örgütte terörden beslenen, şiddeti imtiyazlı konumlarını sürdürmenin yolu olarak benimsemiş Cemal'in deyimiyle artık ellisine gelmiş "bir eli yağda bir eli balda" komutanlar var. Hikmet Fidan cinayetinin devlet tarafından iyi soruşturularak aydınlatılmasının önemini ise açık. Zira bu cinayetin çözülmemesi, olayın AB sürecini baltalamaya yönelik devlet içinden de destek gören bir komplo olduğu inancını yaygınlaştıracak.
Yeni politikalar PKK'nın kendi çıkarları için şiddeti tırmandırmasını önlemek ancak genelde Kürtler'in özel olarak da Kürt siyasetçilerin bu çeteye karşı açık tavır alabilmeleriyle mümkün. Demokratik ve ekonomik açıdan canlanmış bir ortamda bu şiddetin kendine destekçi veya hayat alanı bulması kolay değil. Geçen iki yılda gerçekleştirilen demokratik reformlar da bu nedenle yapılmıştı. Ancak bu reformları uygulamada, bilhassa Kürtçe konuşma konusunda sorumluların yalnızca AB uyum paketlerine değil Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu anlaşması olan Lozan'a da aykırı hareket ettikleri ortada. Bugünün dünyasında, herhangi bir sorunun çözümünün terörizm yoluyla zorlanmasına tahammül etmek mümkün değil. O mücadele içeride ve uluslararası alanda kuşkusuz sürecek. Ancak gelişmeleri soğukkanlılıkla değerlendirip, bu gerekçeyle ülke içinde vatandaşların temel özgürlüklerini tırpanlamak isteyeceklerle de mücadele etmek şart. Burada da asıl görev, yeni politikalarla meseleye yaklaşması gereken hükümete düşüyor. Görüşlerine değer verdiğim, insan olarak az tanımama rağmen sevdiğim, karşılaştığımız zamanlarda keyifli sohbetler yaptığımız, yazıştığımız, genç yaşta vefat eden sevgili Ömer Tarkan'ı da rahmetle anmak isterim.
|