| |
Lozan haftası
Batı ülkelerini ya da en azından medyasını kıskandıracak zenginlikteki gündemimize önümüzdeki hafta önemli bir konu daha eklenecek: Lozan Antlaşması. Türkiye'nin bağımsızlığının uluslararası onayı olan Lozan Antlaşması'nın 82'nci yıldönümü vesilesiyle partiler, üniversiteler, sendikalar, meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşan bir grup "Lozan 2005" adıyla hareket başlattı. Çıkış noktaları: "Batı'nın Lozan'ı tartışma konusu yapması, Sevr özlemini dile getirmesi. Ülke ve ulusun varlık ve birliğinin sinsi saldırıların hedefi olması. İç ve dış düşmanların el birliğiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı ve devletinin yok edilmek istenmesi." Biz bugüne kadar hiçbir AB yöneticisinden Lozan'a ilişkin talep veya çağrı duymadık ama AB sürecindeki reformlardan kaynaklanan sancıları ve kuşkuları hem meşru kabul ediyoruz, hem de ulusal duyarlılıkların güçlendirilmesi açısından yararlı buluyoruz. Ancak ölçü iyi ayarlanırsa. Toplumsal kırılganlık bölgelerine mayın döşememeye dikkat edilirse. Kamplaşma, cepheleşme, hatta ayrışma rüzgârları estirmek için fırsat kollayanlara körük verilmezse. "Lozan 2005" hareketinde bu "kriterler"e özen mi gösteriliyor, yoksa hoyrat mı davranılıyor; bakalım. Sezer ve selefi Demirel'in desteklediği, Denktaş'ın en ön safta yer aldığı belirtilen harekete, konunun kutsallığı nedeniyle siyasi kimliği çok farklı, hatta birbirinin karşıtı parti ve kuruluşların temsilcileri katkı verdi. Böylece çok ilginç, bazılarına göre de son derece anlamlı bir mozayik oluştu. Liste epey uzun, sadece birkaç isim sayalım: Vahit Erdem ve Sadık Yakut (AK Parti), Onur Öymen ve Şükrü Elekdağ (CHP), Mehmet Gül ve Server Bora (MHP), Doğu Perinçek ve Ferit İlsever (İP), Gündüz Aktan, Necati Özgen, Şener Eruygur, Kemal Alemdaroğlu, Vural Savaş, Demirtaş Ceyhun, Ertuğrul Kazancı, Altemur Kılıç, Ali Naili Erdem, Hayri İnönü, Nasuh Mahruki, Yaşar Okuyan, Nur Serter, İbrahim Yetkin...
Lozan "turnusol" olmasın Hareketin amacı, 22-23-24 Temmuz tarihlerinde Lozan'da, Avrupa'daki Türkler'in de geniş katılımıyla bir dizi etkinlik düzenlemek. Bunların arasında Beau Rivage Palace'te son bulacak yürüyüş ve Lozan Antlaşması'nın imzalandığı bu tarihi otelin önünde Avrupa halklarına ve devletlerine hitaben "Lozan'a dokunulamaz" mesajı içeren bildiri okunması da bulunuyor. Hepsi iyi hoş da bir ayrıntı canımızı sıktı: Lozan yolcuları listesinde Güneydoğu'yu temsil eden sivil toplum örgütü göremedik. Tam tersine, tedirgin edici gelişmeyle karşılaştık: Avrupa'daki Kürt dernek ve kuruluşları "halk inisiyatifi", yani girişimi örgütleyerek, "karşı" etkinlikler hazırlamaya başladı. Avrupa'daki Kürt kökenlilere "Fırat ve Dicle gibi Lozan'a akma" çağrısı yapan onların da niyeti 24 Temmuz'da geniş katılımlı protesto yürüyüşü düzenlemek, "Avrupa halkları ve devletleri"ne Lozan Antlaşması'nın tartışılması için yardım çağrısının yapılacağı bildiri yayınlamak. Buyurun. Bir yanda 24 Temmuz'u "Milletin özgüvenini pekiştirme günü" ilan edenler. Bir yanda da, bu etkinliği "Kürtler'e sunulan siyasal fırsat" görüp, Lozan'ın yıldönümünü "Hesaplaşma günü"ne çevirmeyi planlayanlar... Gördünüz mü iş nerelere vardı. Umarız gövde gösterileri Lozan caddelerinde kalır, Türkiye'nin bu en duyarlı damarına basmaya kalkışılmaz.
|