Bosna'dan tarihe yolculuk
Saraybosna - Dilinde "sesli harf" olmayan, konuşurken insanların gırtlak ve dil hamleleriyle heceden heceye atlayarak zor sesler çıkardığı coğrafyalar beni hep korkutur. Hep sert iklim, zorlu koşullar bulursunuz böyle yerlerde. Ve daha acılı bir tarih. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le Srebrenitsa katliamının 10'uncu yılını anmak için Bosna'dayız. On yıl önce bu topraklarda, akıllara durgunluk veren bir şiddet yaşandı. İnsanlar komşularını öldürdü; gözü dönmüş milisler, dört yıl boyunca Saraybosna ve irili ufaklı sayısız Boşnak kentinin etrafında sinek gibi insan avlamak için mevzilendi. On binlerce masum insan "etnik temizlik" denen korkunç ideoloji çerçevesinde katledildi; yirmi bin kadın, "ırklarını kirletmek" uğruna tecavüze maruz kaldı. İşte tüm bunlar, Avrupa'nın göbeğindeki bu insanlık ayıbı, bugün Srebrenitsa'da anılıyor. Srebrenitsa, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana bu kıtada yaşanan en büyük katliam. Sekiz bin Müslüman, toplama kamplarında sistematik bir biçimde öldürüldü. Hala toplu mezarlardan çıkan insanların kimlik tespiti yapılıyor. Abdullah Gül'ün de katıldığı görkemli anma töreninde Sırp katliamını lanetlemek için Avrupa ve dünyanın çesitli yerlerinden gelen 50 lider ve dışişleri bakanı var. Ama Boşnaklar'ın hiç unutamadığı gerçek, o yıllarda ne Avrupa, ne de o anlı şanlı Birleşmiş Millerler'in yardımlarına koştuğu. Bugün Bosna'ya yardım akıtan Avrupalılar, savaş yıllarında köşelerinde oturdular. Ne garip... O zaman Müslümanlar'ın yardımına gelip katliamı durduran Amerika'ydı. 10 yılda ne kadar çok değişiyor... Bosna yolunda Dışişleri Bakanı Gül'le ATA uçağında laflarken, aynı şeyi düşünüyoruz. Bakan için bu duygusal bir gezi. 10 yıl önce Refah Partisi milletvekiliyken Meclis'teki Dışişleri Komisyonu'nun aktif bir üyesi olarak Bosna'yla çok ilgiliydi. Acaba on yıl sonra buralara bir bakan olarak geleceği aklına gelir miydi. Bosna'dan sonraki durağımız da Gül için tarihe bir yolculuk sayılır. Londra, ardından da 1970'li yıllarda bir doktora öğrencisi olarak sık sık uğradığı Exeter Üniversitesi'ne gideceğiz. 1976 yılında Gül bir süre Londra, ardından da Exeter'de kalıyor. Fehmi Koru ve Azmi Ateş gibi aynı dönemde İngiltere'de yaşayan genç öğrencilerle dostluğu o yıllara dayanıyor. Apayrı bir İngiltere var o yıllarda... Madenci grevleri yeni bitmiş, devlet hantal, sistem çöküsün eşiğinde. Kayseri'de muhafazakar bir aileden gelen genç iktisat öğrencisi için ilginç gözlem ve derslerle dolu bir İngiltere olsa gerek... Şimdiyse Gül Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak, Türkiye'nin reform ve demokratikleşme çabalarına yaptığı katkılardan dolayı Exeter Üniversitesi'nden fahri doktora alacak. Ama dün akşam eşi Hayrünnisa ve kızı Kübra ile Saraybosna sokaklarında dolaşırken, kafasında Exeter değil, Bosna var. Hala şarapnel izi taşıyan binalara dokunuyor. Geceyarısı Gazi Hüsrev Paşa Camii ve Başçarşı'yı geziyor. Eğilip bir çesmeden su içiyor. Şehrin Osmanlı izleri taşıyan bu eski mahallesi, tarihin akışına meydan okuyor...
|