| |
|
|
2 kere 2 kaç eder?
Siirtli'ye sormuşlar: İki kere iki kaç eder? O da karşı bir soruyla kafaları karıştırmış: 'Alacak mısın, satacak mısın?' Nasıl yani? 'Yanisi var mı' demiş Siirtli, 'Satacaksan 3 eder, alacaksan 5!..' Ben bu fıkranın, Kayserililer başta olmak üzere, ticari zekâsı keskin olduğu kabul edilen farklı toplumsal gruplara uyarlanmış biçimlerini de duymuştum. Ama bu kez anlatan başarılı işadamı Ethem Sancak idi ve Siirt kökenli olduğu için de bu güzel espriyi başkalarına maledecek hali yoktu! Garanti Bankası'nın bu kez Van'da düzenlediği Anadolu Sohbetleri serisinden dün söz etmiştim. Bugün de toplantıdan birkaç izlenim sunmak istiyorum.
Önce bir hatırlatma: Burada defalarca Türkiye'nin köylülükten kurtulması gerektiğine değindik. Niye? Çünkü köylüye aktarılan kaynaklar, kuma dökülen su misali, yok olup gidiyor. Verimsiz oluyor. Bir işe yaramıyor. Ne var ki devlet ve onun uzantısı olan kimi sivil toplum kuruluşları köylüyü kalkındıracağım diye, ülkenin kıt kaynaklarını çarçur ediyor. Peki verimsiz üretim yapan köylülükten nasıl kurtulunur? Bunun iki paralel yolu var: 1) Köylünün çiftçileşmesi gerek. Yani kendisi için değil, serbest pazar ekonomisi için üretim yapması şart. Bu da tarımın kapitalist ilişkilerin bir parçası haline gelmesi demek. 2) Köylüyü köyünde tutmak yanlış. Onun yerine kentteki, kasabadaki işletmelere kayması gerekiyor. Türkiye'de sermaye birikimi zayıf olduğu için de, bu noktada yabancı sermayeye ihtiyacımız var.
Bu hatırlatmadan sonra tekrar Van'a dönebiliriz. Cumartesi günkü toplantıda çok sayıda konuşma yapıldı. Bunlardan en ilginci, küfeyle dolar götüren yönetim gurularına taş çıkartacak bir hatip olduğunu ispatlayan Ethem Sancak'tı. Akıcı konuşmasını esprilerle süsleyen Sancak, acı hap etkisi yapacak rakamları şekere bulayarak dinleyicilere sundu. İlaç dağıtım işinde kamyonla para kazanırken niye Koç ve Ata gruplarının Urfa'daki besi çiftliğine ortak olduğunu anlattı. SABAH'ta daha önce söz edildiği için ayrıntıya girmiyorum. İşin özeti şu: 10 bine yakın büyükbaş hayvanın beslendiği çiftlikte modern yöntemler kullanılıyor. Böylece süt üretiminde Avrupa ortalaması geçiliyor (orada 25, burada 30 litre). Yani dünyayla rekabet edilebiliyor. Bitmedi: Bin kadar çiftçi de ('köylü' değil!) bir 'yan sanayi' gibi çalışarak bu hayvanların yemini sağlıyor.
Güzel değil mi? Öyle ama konuşmayı dinleyen bazı Vanlılar bu tür bir işletmeden hiç de mutlu olmadı. Çünkü devletin uzun yıllardır verdiği desteğe ('rüşvet' de diyebilirsiniz!) alışmışlardı. 'Devlet bize yardım etsin' deyip durdular. Ethem Sancak da çarpıcı bir veriyle bu yaklaşımı eleştirdi: "Devlet son 20 yılda 300 bin damızlık inek ithal edip köylüye dağıttı; ama hepsi kesildi, kavurma oldu!" Velhasıl burada öne sürdüğümüz fikirlerin, ön cephede savaşan bir girişimci tarafından dile getirilmesi çok hoşuma gitti. (Maalesef direnç de gayet güçlü.) Lafı uzattık. Anadolu Sohbetleri'yle ilgili başka gözlemlerim de var. Arkası yarın...
|