|
|
|
|
|
|
Londra kan ağlıyor
Londra muhabirimiz Akın Olgun yaşadıklarını anlatıyor: Yaralılar çıkarılıyor. Yüzleri isten simsiyah.
Ölümden kaçış
Patlamanın yaşandığı metro istasyonundayım. Yaralılar çıkarılıyor. Yüzleri isten simsiyah. Camları kırarak çıktıkları için elleri kan içinde....
Genellikle insanlık felaketlere hazır olmadığı için felaket felaket olarak adlandırılır. Ancak garip olan Londra, tarihinin bu en büyük felaketine hazırdı. Geçen yıl Gatwick havaalanında El Kaide militanları yakalanmasaydı, yaklaşık dört yüz bin insanın kullandığı havaalanında büyük bir felakete sebep olacaklardı. Ancak Londra polisi eylem öncesi hepsini yakaladı. Dünkü saldırıların korkunçluğu, yol açtığı can kaybı, verdiği maddi ve manevi hasar, açtığı yaraları ancak daha önce terörün nefesini hisseden İstanbul, Madrid, New York, Riyad ve diğer kentlerde yaşayanlar anlayabilir.
SOKAĞA ÇIKMAK YASAK Manzaralar belki daha önce saldırılara maruz kalankentlerdeki gibiydi. Ancak insanlar sakin, polis ve diğer güvenlik birimleri son derece hakimdi... Patlama haberleri geldiği sırada ben evimdeydim. İlk bomba şehrin kalbi, aynı zamanda benim mahalleme gelen metro olan Edgware Road'da patladı. Haber gelir gelmez gazetecilik iç güdüsüyle yanıma sadece fotoğraf makinemi ve not defterimi alarak olay yerine koştum. Polis, saldırıların olduğu noktalara kimsenin yaklaşmasına izin vermiyordu. Arama-kurtarma ve delil toplama çalışmalarının aksamaması için yaya ve araç trafiğini sıfıra indirmişlerdi. Patlamanın olduğu Edgware metrosunun karşısında karakolda basın merkezi kurulmuştu. Scotland Yard'dan yetkililer aşağıda(metroda) neler olup bittiğine dair bilgileri gazetecilerle paylaşıyordu. Bir süre bilgi aldıktan sonra yeniden sokaklara düştüm.
ÖLÜM SESSİZLİĞİ Uzun süredir yaşadığım sokakları hiç böyle görmemiştim. Film gibiydi sanki. Ambulans sirenlerini ve polis anonslarını saymazsak, sokaklar "ölüm sessizliğindeydi". Metronun çıkışlarından sedyelerde ya da sağlık görevlilerinin kollarında ambulanslara taşınan yaralılar gördüm. Kurtarılanların hepsinin yüzü isten simsiyahtı. Öksürük krizi geçiriyorlardı. Çoğunun elleri de kan içindeydi. Ambulans görevlisine sordum. "Metroda ansızın ışıklar sönüp dumana boğulunca herkes çıplak elleriyle trenin camlarını kırarak dışarı çıktı. Ölü sayısının az olmasını bu sağladı" dedi.
POLİS "GENEL ALARMDA" Metrodan ilk kurtarılan ve tedavisi ayakta yapılan kız, "Aşağıda daha zor durumda ve ölmek üzere olan yaralılar var. Onlara yardıma gidin" diyordu. Polis saldırıdan hemen sonra bütün metroyu yirmi dakikada boşalttı. Hastanelerde karışıklık yaşanmadı. Acil kan ihtiyacı olmadı. Okullar tatil edildi ancak öğrenciler insan ve araç trafiği artmasın diye tahliye edilmeyip binalarda bekletildi. En sevinçli gününde en büyük saldırıya maruz kalan Londra, tarihinin en kalabalık polis gücüyle "genel alarma" geçti. Asıl enkazı yarın (bu) sabah göreceğiz. Bakalım şehir yaraların ne kadarını sarabilecek?
|
|
|
|
|
|
|
|
|