| |
|
|
Hakkari'de bir aşiret: Giravi
HAKKARİ'DE Bulvar Caddesi'nde yürüyorduk. Caddeye açılan sokaklardan birinde, kahvenin önünde, birkaç genç oturmuş, sohbet ediyorlardı. Bizi gördüler: - Hocam, çayımızı içmeden gitmeyesen. "Hocam" hitabı, saygının ifadesi. "Başka zaman" diye yürüyecek olduk. Durdurdular: - Hocam, bizi çiğneyip geçemezsen... Oturasan. Oturduk.
Kendilerini tanıttılar: Aziz Kahraman. Naci Kahraman. Ekrem Kahraman. Tacettin Kahraman. Sabit Kahraman. O sokaktaki bakkal, manav, kahveci, tamirci, demirci herkesin soyadı "Kahraman."
Bir ara "sokağın adının yazılı olduğu tabelaya" gözümüz takıldı: "Kahramanlar Sokak."
- Arkadaşlar, bu sokak sizin mi? - Bizim aşiret burada oturur... Aşirettekilerin soyadı da Kahraman'dır. - Siz hangi aşiretsiniz? - Giravi aşireti. - Ağa kim? - Sadullah Kahraman... Sizlere ömür... Babamdı. - Aşiretin nüfusu nedir? - 13 bin kişiyiz.
Aziz, Naci ve Sabit'in üçer çocuğu var. Ekrem'in 4. Tacettin'in 2. Çocuk sayısı "Hakkari ortalamasının altında." - Doğru söyleyin... Kaç eşiniz var? Hepsi de "tek eşli." Tacettin, üniversite mezunu. Ekrem, üniversiteye devam ediyor.
- Kan davası var mı? - Vallah artık o iş geride kalmıştır... Bizim aşiret çağa uymuştur. - Töre cinayeti? - Vallah o da yoktur. - Kız, istediği kişiyle evlenebilir mi? - Eğer seviyorsa, evet... Devir değişti... Aşirete mensup kızlar okula gidiyor.
Vedalaşırken "hocam" dediler: - Terör sebebiyle köylerimiz boşaltıldı... Dediler ki, size tazminat ödenecek... Ama ne gelen var, ne tazminat ödeyen... Hocam, bunu gazeteye büyük harflerle bir yazsanız.
|