Bu hafta sonu DVD izleyin
Hollandalı aykırı yönetmen Paul Verhoeven'in "film noir" tarzıyla flörtleşen yapıtı "Basic Instinct" (Temel İçgüdü, Lions Gate / Palermo) iki sahnesiyle hep çağrışım yapacak: Açılıştaki sevişme sahnesi ve Catherine Trammel'in (Sharon Stone) sorgulandığı sırada bacak değiştirirken kilot giymediğini belli ettiği kısa ama etkileyici sahne ile. Senarist Joe Eszterhas'ın yüklü bir para karşılığında, o paranın hakkını fazlasıyla vererek yazdığı polisiye, aslında tipik bir "katil o mu, değil mi?" ikilemi içinde sonuna kadar tutuyor izleyiciyi. DVD versiyonu temiz ve bu önemli çünkü Verhoeven ışık ve renk kullanımına özen gösteren bir yönetmen. Lawrence Kasdan'ın "Body Heat"ini daha çekici bulsam da, en azından senede bir izleyeceğim bir film bu. Seks ve tutku, tıpkı bu film gibi, hayli çizgi dışı sayacağımız "This Girl's Life" (Bu Kızın Hayatı, Tiglon) için de geçerli. Genç bir porno yıldızının hayatına, otantik bir anlatımla giriyoruz. Juliette Marquis'nin çarpıcı bir performansla oynadığı Moon adlı genç kız, küçük bir çevrede, kapalı bir mekanda, peşpeşe porno filmleri çekmektedir. Arka planda Moon'un trajedisini okuruz: Annesi o küçük yaştayken intihar etmiştir. Babası Parkinson hastasıdır ve kız ona bakım parasını buradan çıkarmaktadır. Moon bir teklif alır: Kocalarının sadakatini test etmek isteyen kadınlardan biri, ona eşiyle buluşmasını önerir. Arkası gelir ve Moon bir seferinde, şiddet düşkünü bir adamla karşılaşır. Gerisini karanlıkta bırakalım ve baştan aşağı bağımsız bir hayalgücünün ürünü olan bu sapasağlam yapıtın DVD'sini önerelim.
GÜLMEK İSTEYENLERE Jim Carrey için tam biçilmiş kaftan gibi duran "Me, Myself and Irene" (Ben, Kendim ve Sevgilim, Tiglon), sevimli ve hatırı saylır ölçüde güldürücü (tam değil). Rhode Island'da görev yapan polis memuru Charley Baileygates, iyi yürekli biridir. Saflığı nedeniyle kullanılır durur ve bu yüzden derdini içine atarak ilaç ve alkole dadanır. Bir müddet sonra, ikinci kişiliği küt diye ortaya çıkar: Hank, sessiz ve utangaç Charley'nin tam zıddıdır. Zampara, yalancı ve acımasız. Sevimli, ama aşırı küfürlü bir film. Her sahnesi, komedi standartlarını tutmuyor. İyi espriler var ama gerisi sabun köpüğü. Renee Zellweger seviyorsanız, bunlara ekstra sayılır. "Shallow Hal" (Alçak Adam, Tiglon) da Gwyneth Paltrow ile dikkat çekiyor. Bu iki komedinin ortak yanı, yönetmenlerinin aynı oluşu. 'Başka komedilerle de isim yapmış olan Farreley biraderlerden ne beklenir?' demeyin. Jack Black'in oynadığı Hal denen tip, güzel kadınlara hastadır. Ama gurusu Tony Robbins'in tavsiyelerini ciddiye alınca, kadınların "iç güzelliği" daha önem taşımaya başlar. Bu yüzden bizimki, obezliği ayyuka çıkmış olan sevgilisi Rosemary'yi (Paltrow) dünyanın en güzel kadını olarak görmeye başlar. Hikaye bu, ama Farreley'ler, hızlı espri temposunu hiç bozmadan, toplumun şişkolar, keller, çilliler vs. gibi "marazi" tiplerle ilgili tüm önyargılarıyla da dalga geçme fırsatı buluyorlar. Sadece Paltrow için bile izlemeye değebilir. Asıl komediyi en sona bıraktım: Peter Cattaneo'nun 1997'de yaptığı "The Full Monty" (Anadan Doğma, Tiglon) hala o günlerdeki kadar orijinal ve absürd. Yorkshire'da uzun zamandır işsizlikten, amaçsızlıktan ve evde dırdırdan bıkmış olan birkaç arkadaş "bari soyunalım ve dansedelim de cebimiz para görsün" diye yola çıkıp ortalığı birbirine katıyorlar. Hiçbirinin ne dansla alakası var ne de striptizle! Ama öykü ilerledikçe, her biri başka bir dertle uğraşan bu adamlar aralarındaki derin dostlukla, dayanışmayla sizin de sevginizi kazanıyor, onlarla çaresizlikten coşkuya doğru birlikte yürüyorsunuz. İnsanlık dolu, sımsıcak bir film.
Melis Akman
|