| |
|
|
Mutlaka okunması gereken üç kitap
Özellikle genç okurlardan "Hangi kitapları okumamı önerirsiniz" içerikli sorular çok gelir. Bugün siz sayın okurlarıma, yaşınız ne olursa olsun, okuduğunuz zaman çok şey öğreneceğiniz bazı kitaplardan söz edeceğim. Bunlardan birincisi Atilla Karaosmanoğlu'nun (D.1932) otobiyografisi. (İzmir Karşıyaka'dan Dünyaya, İş Bankası yayınları, 2005) Bu kitabı okurken, Atilla Karaosmanoğlu ile ortak yanımızı da öğrendim. İkimiz de Ankara Doğumevi'nde, Dr. Zekai Tahir Burak'ın elinde dünyaya gelmişiz. Ama Karaosmanoğlu benden 10 yıl önce dünyalı olmuş. Fakat sonra kelimenin hakkını vererek "Dünyalı" olmuş. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden başlayıp 1960'larda Devlet Planlama Teşkilatı'nın kuruluşuna, Dünya Bankası uzmanlığından 1971 Erim Hükümeti'nde Başbakan Yardımcılığı'na ve sonra da Dünya Bankası Başkan Yardımcılığından emekliliğe uzanan müthiş yoğun yaşanmış bir hayatın öyküsü bu. Hem iç hem dış politika yorumcusu olarak yaşadığım yıllara ait, bilmediğim öylesine ayrıntıları öğrendim ki Atilla Karaosmanoğlu'nun otobiyografisinden. İki örnek vereyim. DPT kurulurken o zaman başbakan olan İsmet İnönü "Türkiye'de kaç tane KİT var" diye soruyor. Mevcut İktisadi Devlet Teşekküllerinin ve iştiraklerinin sayısını söylenince şaşırıp "Neden bu kadar fazla" diyor. Bunun nedenini olarak, KİT üst düzey yöneticilerine ek gelir sağlanması için iştiraklerin yönetim kurullarına atamalar yapıldığı anlatılıyor. İnönü de bunu üzerine şu yorumu seslendiriyor: - Desenize bizim devletçilik dediğimiz şey dolapçılık haline gelmiş. 12 Mart Rejimi'nde (1971) Erim Hükümeti'nde Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Karaosmanoğlu'nun komünist olup olmadığının Dünya Bankası Başkanı McNamara'ya sorulmasına Milli Güvenlik Kurulu'nda karar verildiğini biliyor muydunuz mesela? Daha sonra 1994'te bir Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanı Demirel'i ziyaret ediyor. Karaosmanoğlu. "Özelleştirilmesi düşünülemeyecek şeyler özelleştirilmişken, Et Balık Kurumu özelleştirmesinin münakaşa edilmesine şaşıyorum" diyor ve özelleştirilenlere örnek olarak "Adaletin infazı"nı söyleyince, Demirel hemen "Çek-senet mafyalarından mı bahsediyorsunuz" diye kesiyor konuşmayı. Bu kitapta Suharto da, Deng Şiao Ping de, Yemen de, Hindistan da, Mısır da, Romanya da var. Bir Türk'ün Türkiye'de aldığı eğitime çalışkanlığını kattığı zaman, dünya ekonomisine yön verenler arasına nasıl girdiğini hayranlıkla öğreniyorsunuz. İkinci önereceğim kitap, ressam Ömer Uluç'un hem yapıtlarının yer aldığı, hem de eşi Vivet Kanetti ile yaptığı söyleşide kendisini, yaşadıklarını, dünyaya bakışını anlattığı "Heves Kuşu Durmaz Döner"(Yapı Kredi Bankası Yayınları, 2005) Bu söyleşiyi okurken Ömer Uluç olmanın ne anlama geldiğini ve ne tür birikimler gerektirdiğini görüyorsunuz. İstanbul'dan Paris'e, oradan Amerika'ya, Nijerya'ya uzanan yollar ve okunulan, yorumlanan kitaplar, her gün keşfedilen yeni bakış açıları. Türk ve dünya sanatının son dönemi hakkında, tüm isimler ve akımlarla ilgili farklı yorumlar duymak isterseniz, Ömer Uluç'un kitabını okumanız kaçınılmaz bir şarttır. Bir diğer önereceğim kitap da Epsilon yayınlarında yeniden basımı yapılan, Francis McCullagh'ın "Abdülhamid'in Düşüşü". Ben bu üç kitaptan hem çok şey öğrendim hem de bunları okurken çok keyif aldım. Yani güzel, rahat okunulan kitaplar bunlar.
|