| |
Hititler'den Yargıtay'a
"Bize ne kardeşim Hititler'den" diyecekseniz, lütfen bu makaleyi okumak için güzel gözlerinizi yormayın... Kaykılın bir ağaç gölgesine, kuşları seyredin, bol bol esneyin... Ama sonra da bana gelip, "Cumhuriyetin demokratik kazanımlarını, hukuk ve insan haklarını kim koruyacak" diye sızlanmayın. Dost sohbetlerinde ikide bir söz alıp, "Banka batırınları asmak lazım" diye bağırmak da serbest, vatanseverliğin başka yöntemi kalmadı. Birisi çıkıp, "özel bankaların hortumlanmasına kızıyorsun da, devlet bankalarında milyarlarca doları buharlaştıran Ankara hükümetlerini nasıl sineye çekiyorsun?" diye sorduğunda... O başka şey bu başka şey, diye fetva vermek de mümkün ve geçerlidir.
Bundan 3.500 yıl önce Anadolu topraklarında yaşamış Hititler'in hukuk sisteminin ne kadar sağlam bir prensibe oturtulmuş olduğunu kim merak eder? Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans tezi hazırlayan avukat Erdal Doğan merak etmiş, binlerce eski eseri incelemiş... İşte sonuç: "Hitit hukuku günümüzün insan hakları, demokrasi odaklı hukukuna göre daha hümanist ve hatta kimi uygulamalarla daha özgürlükçü.." İşte bir örnek: 3. Hattusili döneminde, zimmet ve görevi ihmal suçlamasıyla üst düzey bir tapınak görevlisine dava açılıyor. Davayı açan kişi, kraliçe Puduhepa. Zimmete geçirilenler de tapınak malları. Dava için en az 30 tanık dinlendi. Uzun oturumlar yapıldı. Tarafsızlık ilkesi gereği davacı kraliçe olduğu için, kral yargıçlık yapmadı. Biliyorsunuz, Mısırolog'ların yazdığına göre, 2. Ramses, cinayetten yargılanan en yakın arkadaşı Musa'yı kurtarmak için mahkeme heyetini etkilemeyi aklının ucundan bile geçirmemişti. Halbuki, Musa'nın kendi eniştesi tarafından tuzağa düşürüldüğünü de bal gibi biliyordu.
Gelelim günümüze... Yargıtay önceki gün bir bildiri yayınladı. Özetle dedi ki, "Hakim ve savcı atamalarının, yüksek kuruldan alınıp Adalet Bakanlığı'na verilmesi, Yargı'yı siyasallaştıracaktır." Bu ne demek? Yargıç bağımsızlığının örselenmesi, ellerinde "hak terazisini elinde tutan hakimlerin" bakanlığın vesayeti altına sokulması demek. Hükümetlerin vesayeti altına girecek hakimlerin, kararlarında ne kadar bağımsız ve hür olabileceklerini tasavvur edebiliyor musunuz?
Akıl vermek gibi olmasın ama... Bizim sistemimiz, yasama, yargı, yürütme şeklinde bir kuvvetler ayrımına ve dengesine oturtulmuş olduğuna göre... Bu dengenin "Yargı aleyhine" bozulmasından ne gibi bir toplumsal yarar çıkacağını insan merak etmeden edemiyor. Yargı'nın "tayin gibi" en temel işleyiş kararlarının Yürütme'nin emrine sokulması halinde yargıç bağımsızlığı örselenecektir. Hakim, herhangi bir davaya bakarken, yürütmenin o konuda ne düşündüğünü aklına getirdiği an, orada adalet kalmaz. Halbuki, 3500 yıl önce, Hititler'de, Kraliçe Puduhepa'nın taraf olduğu bir davada, kral yargıçlık yapmaktan kendini men ediyordu. Daha doğrusu, sistem kralı bundan men ediyordu.
Yüce Yargıtay'ın uyarılarına dikkat etmek zorundayız. Hele Türkiye gibi, siyasetçilerin Yargı'nın denetim ve kontrollerinden bir hayli uzak durabildikleri, dokunulmazlık zırhlarının bulunduğu bir ortamda, tutup Yargı'yı vesayete sokmaya kalkışmak rejimi darmadağın edebilecektir.
|