| |
Yüksek yargıdan mesajlar
Adalet Bakanlığı'na dün iki bomba düştü. Biz ikincisini, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildirisini ele alacağız. Çünkü ilki birkaç günlük heyecandan sonra unutulacak ama ikincisi suya atılan taş gibi genişleyen yankılara yol açacak. Geçen hafta SABAH'ın Ankara davetiyle ilgili izlenimlerimizde de belirttiğimiz gibi, yüksek yargıda ciddi bir huzursuzluk var. Bölge Adliye Mahkemeleri Yasası'nın kamçıladığı gerilim, Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda değişiklik yasasıyla tavana vurdu. Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun zehir zemberek açıklaması işte o patlamanın sonucu. Bildirinin can alıcı paragraflarını irdeleyelim.
Bir vekilin itirafları * Yüksek yargı "Yasaların yeterli hazırlık ortamından geçmeden kabul edilmesinin, uygulamada sorun yarattığını" söylüyor. Doğru. Bu konu AK Parti'de bile huzursuzluklara yol açıyor. İşte partinin önde gelen milletvekillerinden Ersönmez Yarbay'ın özeleştirileri: "Kanunlar yeterince tartışılmadan, ilgili kesimlerce özümsenmeden ve çoğu zaman da parmak kaldıran milletvekillerinin yüzde 95'i neye oy kullandığını bilmeden çıkarılıyor. Kanun metinlerinin büyük bölümü okumak şöyle dursun, milletvekillerinin eline bile geçmiyor. Aksayan yönler de bu kadar hızlı düzeltilemeyeceği için ileride toplumda büyük problemler ortaya çıkacak." * Bildiride "Hakim adaylığına atamaların Adalet Bakanlığı'nca yapılmasının ve siyasi iradenin belirleyici olmasının yargıda siyasallaşmaya yol açacağı" ifade ediliyor ve bir uyarıda bulunuluyor: "Bu durum laikliğe ve ulusal bütünlüğe aykırı söylemleri hayata geçirmeye çalışanlara destek yaratacak ve belirtilen değerler korumasız kalabilecek." Ankara epeydir iktidarın kadrolaşma çabalarının yargıya da sıçradığı iddialarıyla çalkalanıyor. Daha iki gün önce CHP lideri Baykal çok ağır suçlamalarda bulundu: "Ben yargının hiçbir dönemde bu kadar -partizanlık hafif kalır- ideolojik niteliği olan bir kuşatma altına alınmak istenmesini görmedim. Ne Demokrat Parti, ne Adalet Partisi zamanında böyle birşey yoktu. Herkes birbirine yakın olan insanları, hatta kendi partisine yakın olanları belki biraraya getirmeye çalışır. Şimdi yapılan o değil. Şimdi ideolojik farklılaşmayı yansıtan bir kadrolaşma yargıya sokulmak isteniyor. Bu boş bir söz değildir. Hergün çok sorumlu yüksek yargıçların feryatlarını ben dinliyorum."
Uzun vadeli planlama mı? * Yargıtay bildirisinde "Alınan 4 bin hakim kadrosuna hızla atama yapılabilmesi için staj süresinin kısaltıldığı, avukatlıktan hakimliğe geçiş koşullarının kolaylaştırıldığı", bununla sadece kadrolaşmanın değil, gelecek 30-40 yıllık dönemin biçimlendirilmek istendiği iddia ediliyor. Yani demek isteniyor ki, ilk derece mahkemelerinde göreve başlayacak bu yargıçlar, uzun vadede Yargıtay'ın, Anayasa Mahkemesi'nin kadrolarını oluşturacak. Hukukta bir ilke var: "Her yasa iyi niyete muhtaçtır." Adaletin şiddetle kadro takviyesine ihtiyacı bulunduğunu herkes kabul ettiğine göre, önyargıyla yola çıkmak yerine uygulamayı görmek daha doğru olur. Görmek yetmez; denetlemek de şart. Burada da barolardan medyaya, siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine kadar tüm duyarlı kesimlere çok önemli bir görev düşüyor: Sınav ve mülakatın ardından hakimliğe hak kazanacakların listesini mercek altına alsınlar. Baykal'ın ifadesiyle sistemli bir "ideolojik kadrolaşma"nın somut örnekleri varsa, o zaman hep birlikte kıyameti koparalım...
|