Özelleştirmede çok ortaklı oyunlar
Özelleştirme tartışmaları anlamsız noktalardan yeniden başladı. Özelleştirmenin ruhunu ise tamamen terk etmiş görünüyoruz. Tartışmalarının gündeme geldiği şu günlerde Türkiye Petrol Rafineleri Anonim Şirketi (TÜPRAŞ) Türk Telekom, Galataport, Erdemir gibi yabancıların yoğun ilgi gösterdiği rakamsal değerleri çok yüksek özelleştirmeler için teklifler alınıyor. Sivil toplum kuruluşları da dahil olmak üzere tüm kesimlerin olmasa bile TBMM çatısı altındaki partilerin dahi uzlaşma göstermesi yeterli olacakken, tartışma en tepede başlıyor. Bir gurup işadamımız ise daha baskın çıkıyor . 'Yabancılara Türkiye'nin değerlerini kaptırmayalım' mantığıyla yola çıkan işadamları çok ortaklı konsorsiyumlar kurarak, siyasi otoritenin üzerinde çok yönlü baskılarla 'selden kütük kapma yarışı' na girmiş durumdalar. Bu mantığın özelleştirmeyle nasıl bir ilişkisi olduğu ise henüz açıklığa kavuşturulmuş değil. Ayrıca çok ortaklı olarak yola çıkan çok üyeli derneklerin, odaların ve birliklerin yönetim kademesinde özelleştirme için yeni modeller geliştiren işadamlarının klasik ihale oyunu mantığıyla kendi kontrollerine aldıkları kamu şirketlerinden devletin ne kadar istifade edeceği de belli değil. Zira bu kurumlar bir nevi yarı resmi şirket konumuna geçerek devletin başını ağrıtmaya, aynı alanda faaliyet gösteren diğer özel şirketlerin önlerini kesmeye, rekabet yerine kavgaya ortam hazırlayacak gibi görünüyor. Ticari değeri yüksek görünen kamu kurumlarının özelleştirilmesine, iş adamlarımızın oda, dernek gibi kurumları bulaştırmadan, kendi aralarında ortaklıklar kurarak ve sağdan soldan baskı yapmadan normal ihale şartlarında ve yabancılarla birlikte girerek talip olmaları gerekir. TÜPRAŞ'ın yüzde 51 oranındaki kamu hisselerinin özeleştirilmesi amacıyla açılan ihaleye yerli ve yabancı büyük guruplardan toplam 13 yatırımcıya ön yeterlilik verildi. Ancak, TÜPRAŞ'a getirilen eleştiri, 'Böyle bir stratejik kurum yabancıya satılmasın. Halka arz edilsin.' Bu yaklaşımı Türk Telekom, Erdemir gibi kurumların özelleştirilmesinde de görmek mümkün. Hem gelişmek istiyoruz, hem de dışarıya açılmaktan, yabancı sermayenin gelmesinden korkuyoruz. Korkular ülkesi haline geldiğimizden, Anadolu'daki her düşünceden, her talepten ürker hale geldik. İnanç özgürlüğünün de, özelleştirmenin de, dünya ile daha yakın irtibatın da önü kapalı. İş mezhep ve meşrep ölçülerinde ele alınıyor lokal kavgalara fırsat verilerek, umuma şamil olacak adımlar atılmıyor.
Havada mevzuat israfı Dün TRT 3'de millet vekillerimizin havacılıktan ne anladıklarına yekinen şahit olduk. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Kanun Tasarısı görüşülürken kürsüye gelenler her biri ayrı telden çaldı. Özel havayolları ile Türk Hava Yolları karşılaştırması yapıldı. Kimisi çıkıp memleketine THY'nin neden seferler yapmadığını sorgularken, bazıları da çıkıp yeni meydan yapılmasını talep etti. Ancak, uzun bir süredir Türkiye'nin gündeminde olan ve şimdiye kadar çıkarılmayan kanunun neden çıkarılmadığı ve yeni kanun ne getireceği de az da olsa tartışıldı. Fakat, bu yasanın acilen çıkarak devreye girmesiyle, Türkiye'nin havacılıkta önemli bir boşluğunu dolduracağına, sektörün nasıl bir düzene kavuşacağına anlaşılan vekiller tam vakıf değiller. Beni de pek fazla tatmin etmeyen bu kanun tasarısının en azından bu haliyle çıkmasının faydalı olacağına inanıyorum. Özel hava yollarının bu yasayla daha iyi denetleneceğine ve yurtdışında daha az problemlerle karşılaşacaklarını da hatırlatmamda fayda var.
|