|
|
|
|
|
20 milyara mantar yer misiniz?
|
|
Alba, efsanevi beyaz trüf mantarının başkenti. Bu mantarlar bir elmas özeniyle çıkartılıp "kadife keselere" yerleştiriliyor. Müşterileri ise üç yıldızlı aşçılar ve en iddialı lokantalar.
Piemonte'deki son 24 saatimiz. O kadar çok şey var ki anlatacakları. Çoğumuzun derdi de bu ya. Konunuzu karşıdakini enformasyonla boğmadan nasıl olur da iletirsiniz? Öte yandan burası meşhur Po Nehri'nin suladığı topraklar. Milano ve Fransa arasındaki, mümbit vadi. Göstereceklerinin haddi hesabı yok. Hem doğa onlara iltimas geçmiş. Hem de onlar da bu ihsanı doğru kullanıyorlar. "Tarım ülkesi çocuğu olarak" katma değeri yüksek tarım ürünlerine imrenerek bakıyoruz. Piedmonte Bölgesi'ni yurt dışında başarı kazanmış İtalyan aşçıları, GVCI'nin toplantısını elindeki bütün kartları açmak için kullanıyor. Aşçılar dışındaki tek konuk olarak biz de özel bir şımartılma seansındayız. Tutun ki bir balsamik sirkeyi ilginç bulduk. Soruyoruz. Hemen onun 30 yıllığı, 50, hatta aile mahzeninden 70 yıllığı bile önünüze geliveriyor. Tadasınız diye. Peki ama bu "düz tanıtımın" da ötesine geçen koşuşturma ne diye? Şundan. İddialı ve rafine konularla uğraşan herkes gibi takdir bekliyorlar. Bu bazı hallerde ekonomik başarının kendisi kadar elzem: "Marifet iltifata tabidir."
KİLOSU 9-14b BİN DOLAR Sanki doğa yeryüzünde en çok iltifat ve ihtimamı toplayacağı bu küçük şehri özenle seçmiş gibi: Alba. Efsanevi beyaz trüf mantarının başkenti. Ne zaman ki o mukaddes günler gelip, çatıyor, dünyanın dört köşesindeki meraklıları tarifi imkansız bir heyecan kaplıyor. Piedmonte'liler ellerinde krokiler, özel yetiştirilmiş köpek ya da domuzları ile ama sadece ve sadece mutlak güvendikleri bir ekiple yola koyuluyorlar. Geçen yıllardan bildikleri ama özellikle son sene "mahsulünün" koordinatlarına. Tuber Magnatum bir elmas özeni ile çıkartılıp da "kadife keselere" yerleştirildi mi gerisi bizim konumuz! Şimdi elbette dünyevi davranıp da neler olup bitiyor, kaç para bu dediğin, yollu sorular çıkabilir. Onu da diyelim. Beyaz trüf mantarının kilosu Alba'da 9 bin USD'den başlıyor, 14 bin USD'ye kadar yolu var. Müşteriler kim mi? Dünyanın dört yanından dikkat kesilmiş 3 yıldızlı aşçılar, iddialı lokantalar, velhasıl liste uzun. Bütün bunlara sahne topraklarda şöyle bir okul kimseyi şaşırtır mı? Universita di Scienze Gastronomiche. İşte oradayız. Okulun kurucusu Carlo Petrini. Yani McDoland's'a, Big Burger'e cihad ilan eden şeyh. İşte o ve müridleri bir araya gelerek Pollenzo'da bu Mutfak Bilimleri Üniversitesi'ni kurmuşlar. 1833'de inşa olunmuş neogotik bir yapı. Savoia Hanedanı'ndan Kral Albert 1842'de tarımla ilgili araştırmalar için bir enstitü oluşturup buraya yerleştirmiş. İşte şimdinin okulu bu tarihin üzerinde oturuyor. Az sayıda tüm dünyadan gelen öğrenci burada öğrenim görmekte. Öğretmenler, kendi konularının yıldızları. Okulu, her şeyi ile tavaf edip çıkıyoruz ki, bir sürpriz. Size bir Türk öğrencimizi tanıştırmak istiyoruz diyorlar. İzmir'li Tangör. Türk Mutfağı'nın geleceği ile vedalaşıyoruz. Akşama Castello di Racconigi'ye yola koyuluyoruz. Torino'ya bir saat mesafede bir 19. Yüzyıl şatosu. Muazzam bir parkın ortasında Savoia Hanedanı'nın günümüz İtalya'sına bıraktığı bir ziynet gibi. Ev sahiplerimiz şatonun abartılmış gösterişinden bizi mahir bir hamleyle sıyırıp alıyorlar. Aşağı ana mutfağa iniyoruz. Muazzam bir mutfak. Bir zamanların şaşaası için inşa olunmuş, iyi muhafaza edilmiş bir mekan. Aşçılara merhaba demek için bundan daha hoş bir yer olabilir mi? Bir sefageldin kokteyli ile karşılanıyoruz. Bahçeye çıkılıyor. Bir sükunet vadisi. Uçsuz bucaksız. Sessiz. Sadece kuş cıvıltıları.
YEMEĞİN ÜSTÜNE KAHVE Elektrikli bir vasıta ile 10 dakikalık bir yolun sonunda menzile ulaşıyoruz. Burası bir "orengerie". Yani sarayın serası. Ama adların yetersiz kaldığı haller vardır ya. Tarif icab eder. İşte bu o hal: Uzun bir mekan. Yüksek tonoz tavanlı, cam cepheli. İçeriye yuvarlak masalar kurulmuş. Çok sade, çok şık. Çiçekler, şamdanlar. Etkileyici bir "brass quartet" çalıyor. Yemeğe kadar. Benim masamda Bruno Ceretto oturuyor. İtalyan şarapçılığının efsanelerinden. Gaja ile birlikte en üstteki seyh ül müharririn. Herkes gibi soruyor, AB Türkiye ilişkisi için ne düşünüyorsunuz? Yemek bitince "Lavazza'nın Kahvesi" geliyor. Ama masadakilere bir sürpriz. Bu ünlü aşçı F. Adria'nın geliştirdiği bir katı kahve. Nasıl olur? Orası sürpriz. Yemek biter bitmez nefesli çalgılar dörtlüsü sahne alıyor. Dört bir köşeden Verdi'nin Aida'sı çalınıyor. Gloria, İtalyanlar için milli marş adeta. Torino mamülü yüzde 80 Java kakaolu çikolatalarla gece bitiyor ama sohbet sürüyor. Ceretto yeni kavını, müzesini anlatıyor. Artık şarap ve mimari ramp ışığında bir siyam ikizi gibi...
|
|
|
|
|
|
|
|
|